31 Mart seçimlerinin henüz bir öyküsü, başat gündemi oluşmadı. Bunda, Türkiye'nin "seçimler ülkesi" olmasının da payı büyük. Bu seçimin, "beka meselesi" olmadığına dair tırmandırılan söylemlerin rolü de. Ama kim ne derse desin, 14-28 Mayıs 2023'te şekillenen iradenin sürdürülmesi, istikrarın pekiştirilmesi adına çok önemli.
Dikkat edilirse seçimin İstanbul ayağı, Ekrem İmamoğlu açısından yerel gündemden kaçış manevrasına dönüşmüş durumda. Yarı zamanlı belediyecilik imajı Ekrem Bey'in yumuşak karnı. Bu nedenle, küçük çaplı mitinglerinde "az İstanbul, bol Ekonomi" ipine sarılmakta. Hatta büyük bir iştahla el artırmayı denemekte, İstanbul aşığı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın açıktan kendisini muhatap alması için yanıp tutuşmakta.
Cumhur İttifakı adayı Murat Kurum ise büyük bir enerji ve dinamizmle sahada ağırlığını hissettirdikten sonra, bu avantajını soluklu değerlendirmek ve kampanyasının yeni fazını başlatmak zorunda.
Peki, ama neden?
Görünen o ki...
Bu seçimlere katılan küçük partilerin marjinal oyları bilhassa büyük şehirlerde sonuca etki edecek.
30 yaş altı seçmen ve emeklinin tercihleri de mahalli faktörler yanında metropollerde belirleyici olacak.
Ve en mühimi... "Kent yoksunluğu!" Şimdi, "O da nedir?" diyeceksiniz. Kendimce izahını getireyim. Yoksulluk hemen hepimizin bildiği bir gerçek. AK Parti, 2002'den bugüne, "kimsesizlerin kimsesi" olma iddiasını pratik hayatta ispata dönüştürdü. Daha önce kimsenin yüzüne dahi bakmadığı geniş kitleleri sosyal güvenlik ağıyla buluşturdu, sosyal yardım programlarıyla hayata tutunmasını sağladı.
Lakin birkaç yılı bulan yüksek enflasyon, haliyle dar ve sabit gelirlilerin mali takatini aşındırdı. İşte, konu da bu! Hani derler ya "Allah, insanı gördüğünden mahrum bırakmasın!" diye. İşte benim odaklandığım da bu "yoksunluk" hali. Önceki yıllarda AK Parti ile erişilen satın alma gücünden fedakârlık/mahrumiyet tablosu!
Tam da bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamu çalışanları, emekliler ve asgari ücretliler için peş peşe "iyileştirme kararları" aldı.
Bakınız...
Emeklilere her iki bayramda ikramiye ödemesi ilk kez 2018 yılında başlatıldı. O günden bugüne emeklilere 166 milyar lira kaynak aktarıldı. Ki bayram ikramiyesi bu yıl yüzde 50 artışla 3'er bin liraya yükseltildi.
Derken... 2022'de 1.500 lira olan en düşük emekli aylığı, prim ödeme gün sayısına bakılmaksızın 2.500 liraya çıkarıldı. 2022 yılı ortasında ve 2023'te art arda yapılan düzenlemelerle tabandaki emekli aylığı 7.500 lirayı buldu. Yılbaşında ise 10 bin lira olarak açıklandı.
İlaveten... 2023'te tüm emeklilere 5.000 lira ikramiye ödendi.
Ve nihayet... 2024 zammı yüzde 37,5 iken, tıpkı memurda olduğu gibi yüzde 49.25 olarak belirlendi.
Unutmadan...
2 milyonu aşkın vatandaş da EYT statüsünden emekli konuma geçerek aylık almaya başladı.
Diyeceğim o ki...
Emeklilere ve hakkıyla çalışanlara ne verilse helali hoş olsun. Mümkün olan en fazlası verilsin. Ama kritik husus şu:
Bir ülkede, halkın dertleriyle dertlenen ve çözüm iradesine sahip liderliğin ve hükümetin iş başında olması! Şükür ki Türkiye'mizde durum bu. Yani... Emeklinin geçim düzeyi de tek haneli enflasyon da kabinenin öncelikli gündemi!
Özetleyecek olursak...
Yerel seçimleri, genel sorunları bahane vesilesine dönüştürmek hem çözüme katkı sağlamaz hem de çözümden bihaber siyasi kadrolara suni güç yüklemesinden başka bir boyuta da varmaz!
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Okan Müderrisoğlu | Yerel seçimlerin ruhu ve kent yoksunluğu!