25 Ekim 2023. Saat 12.00. TBMM AK Parti Grup Toplantısı... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Gazze'de yaşanan trajedi ve İsrail'in süregelen katliamları karşısında Türkiye'nin duruşuna dair vereceği güncel mesajlar merakla bekleniyor. Özellikle görünür gelecekte Ankara'nın atacağı adımlar, dünyanın da ilgi odağına yerleşiyor. Elbette Cumhurbaşkanımızın dün paylaştığı tespit, uyarı ve önerilerin her biri önemliydi. Ama ben iki vurgusunu ön plana çıkararak konuyu bir başka toplantıdaki ibretlik tabloya bağlamak istiyorum.
Birincisi... İsrail devletiyle bir sorunumuz yok ama İsrail'in uyguladığı mezalimi, devlet değil örgüt gibi hareket etme tarzını asla tasvip etmedik, etmeyeceğiz!
İkincisi... Kuru hamasete, ülkemize ve Filistin halkına fayda getirmeyecek adımlara, stratejisiz hamlelere tevessül etmeyeceğiz. Biz, gerisinde binlerce yıllık devlet geleneği ve devlet aklı olan Türkiye Cumhuriyetiyiz. Biz, bin yıldır Bizans ordularından Haçlı seferlerine, Moğol saldırılarından milli mücadeleye nice sınamalardan geçerek insanlığın kadim yurdu Anadolu'yu vatanımız yapmış bir milletiz!
***
Önceki gün, TBMM Başkanı
Numan Kurtulmuş'la
Prag'da idik. İşgal mağduru
Kırım'ın konuşulduğu uluslararası toplantıda...
Numan Bey'in, etkili Ukrayna-
Rusya-Kırım analizinden sonra Gazze'de insanlığın tükenişini anlatması üzerine ne oldu dersiniz?
Avrupa'nın göbeğindeki bir ülkenin Meclis Başkanı söz aldı. Maalesef ağzından dökülenler, ikiyüzlü ve acımasız dünyanın dramatik bir özetiydi...
"Gazze'deki hastanenin İsrail tarafından vurulduğunu nereden biliyoruz? Uzaydan gelen resimlerine falan bakmamız lazım ki bunu teyit edelim!"
Eyvah ki eyvah!!!
Allah'tan Türkiye Cumhuriyeti ve bu devletin akil siyasetçileri var da... Hiçbir önyargı karşılıksız bırakılmıyor!
Nitekim uçak sohbetimizde Başkan Kurtulmuş, şu noktaların altını çizdi:
"Nasıl ki Ukrayna'nın 1991'de uluslararası alanda kabul edilmiş sınırlarını esas alıyoruz, benzeri şekilde Filistin'in, 1967 sınırlarında, başkenti Kudüs olan bağımsız, egemen, bütünleşik bir devlet olarak kabulü Ortadoğu'daki sorunun çözümü için anahtardır."
Ayrıca...
Bilhassa bazı Avrupa ülkelerinin, ölen İsrailli ile Gazze'de öldürülen Filistinliler arasında ayrım yapması da utanç verici. Buna karşın TBMM Başkanı Kurtulmuş'un da dediği gibi...
"Biz, dünyanın neresinde sivillere karşı bir saldırı varsa bunun karşısındayız, bunu kınıyoruz. Siviller arasında bir hiyerarşi yapamayız. 'Falanca sivil iyidir, öteki sivilin
öldürülmesi kötüdür'
diyemeyiz. Uluslararası toplumun buna da dikkatini çektik."
Ve acil çözüm reçetesi...
"Siyasi fikirlerimiz ne olursa olsun uluslararası camia olarak, İsrail'in maksadını aşan ve Gazze'de 2 milyon 300 bin sivilin tamamını hedef alan insanlık dışı saldırıları bir an evvel durdurulmalı, acil ateşkes ilan edilmeli ve hızlıca insani yardım mekanizması kurulabilmeli."
Elbette kalıcı barış için Türkiye'nin geliştirdiği
"garantörlük mekanizması" mutlaka hayata geçmeli.
Neden?
Çünkü İsrail'in propaganda makinesi çok kuvvetli bir şekilde çalışıyor da ondan...
Sn. Kurtulmuş'un şu sözlerini tam da bu nedenle özellikle hatırlatmak gerekiyor:
"Çok sayıda Avrupalı parlamento başkanının, Hamas'ı suçlamanın ötesinde tüm Filistinlileri suçlayan, masum sivilleri gözetmeyen bir anlayışla hareket ettiklerini gördüm. Türkiye'nin, bütün uluslararası platformları kullanarak Filistin meselesini bize has insani bakış açısıyla anlatmasının elzem olduğuna bir kere daha kanaat getirdim!"
Sözün özü...
Mesele Gazze'den ibaret değil! Dışişleri Bakanı
Hakan Fidan'ın ifade ettiği şekli ile...
"Ya büyük bir savaşın ya da büyük bir barışın eşiğindeyiz!"
Benim yorumuma göre...
İsrail zulmü ve ortakları ile mazlum ve sahipsiz Filistin ekseni arasındaki ayrım, bölgemizin kaderinin yeniden yazılması anlamına geliyor. Bu gerçeklik ise Türkiye'nin, yaşanan acı olaylara kayıtsız kalmasına imkan vermediği gibi bizi doğrudan etkileyecek maliyetleri erkenden önlemek adına inisiyatif almamızı zorunlu kılıyor!