Testi, içinde varsa dışına onu sızdırır. 6'lı Masa olarak adlandırılan siyasi bileşenlerin kamuoyuna verdikleri görüntü ile iç hesapları daha doğrusu hesaplaşmaları arasındaki fark giderek belirginleşiyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a karşı blok gibi davranan partiler, sıra ince işçiliğe gelince kendi politik çıkarlarına takılıp kalıyorlar.
Bakınız... İYİ Parti Genel Başkan Yardımcılığı'ndan istifa eden Cihan Paçacı gibi siyasette ihtiyat abidesi bir isim bile masaya kurban verildi. Paçacı, büyük kırılma yaratan o demecinde, bir nabzı yani gerçekçi değerlendirmeyi yansıtıyordu. Tam da İP ev sahipliğindeki 6'lı Masa toplantısı sarısında taktik konuşma yapıyor da değildi.
İstifasının istenmesi ile şahsi açıklaması arasında geçen sürede kuvvetle muhtemeldir ki "gönül alma operasyonu" da gerçekleşmiş. Ama ne olursa olsun...
Paçacı'yı beyanat vermeye, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu "kazanamayacak aday" olarak nitelemeye götüren koşullar olduğu haliyle duruyor. Yani... Paçacı, esasen öncü sarsıntıyı temsil ediyor. Hele bir de iş, ortak milletvekili listesi hazırlanmasına gelsin. Siz o zaman görün artçı ve yıkıcı sarsıntıları!
Burada mesele, Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı adaylığına "evet" demenin İP'e ne kazandırıp ne kaybettireceğinde düğümleniyor. Gerçi, 6'lı Masa sanki hükümet kuracakmışçasına kendi kendine gelin güven oluyor, o başka konu... İhtimal o ya... Diyelim ki seçimlerde sayısal çoğunluğu elde ettiler. Pazarlığın kapsamına göre Kemal Bey de yetkilerini kullanmaktan feragat edip, sembolik cumhurbaşkanı olarak kalmayı kabullendi. Sonra, hükümet yetkilerini, Başbakan gibi davranacak olan Meral Akşener'e bıraktı. Bu senaryo tutarsa İP için kazan-kazan oyunu oynanmış olur.
Lakin Kılıçdaroğlu'nu aday gösterir ve kaybederse "kazanacak adayı çıkarmadığı" gerekçesi ile İP de masa ortakları da siyaseten yerle yeksan olur!
Özetle...
Neresinden baksan tutarsızlık!
***
KOÇ YURDU ESKİ GÜNLER VE ŞİMDİ...
Biraz da nostalji... Bizim üniversite yıllarımız zorlu geçti. İmkânlar kısıtlı idi. Bir örnek vermem gerekirse... Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin arkasındaki 824 kapasiteli Cumhuriyet Öğrenci Yurdu'na 1226'ncı öğrenci olarak kaydımı yaptırmıştım. KYK'nın çözümü o zamanlar basitti. 3 kişilik odalar ranza ile 6 kişilik oluvermişti. Ben, 5'inci katta kalıyordum. Ama o kata su çıkmıyordu. Ankara'da su kesintisi ve hava kirliliği had safhadaydı. Sabah 06.00'da 1,5 saat verilen ılık su için saat 05.00'te duş kuyruğuna girerdik. Şimdiki KYK Yurtları ise 1985 şartlarına göre yıldızlı otel ayarında...
Derken... Koç Vakfı'dan başarı bursu kazanınca, Maltepe Nokta Durağı'ndaki Ankara Üniversitesi Koç Öğrenci Yurdu'na taşındım. Düşünsenize tek ve 4 kişilik odalar, haftada iki gün sıcak su ve daha önemlisi ders çalışmak için sakin ortam. Anlayacağınız büyük lükstü!
Geçenlerde... Koç Yurdu'nun gezme fırsatı buldum. Daha doğrusu 35 yıl sonra yapılan ziyaretti. Koç Grubu Ankara Temsilcisi Ufuk Çıplak restorasyona bizzat nezaret etmiş. Baktım, yurt tepeden tırnağa elden geçmiş. Erkek Öğrenci Evi'nin Müdiresi Hayal Hanım ise hem bir idareci hem de bir abla gibi olmuş...
Vehbi Koç tarafından yaptırılarak 1951'de Ankara Üniversitesi'ne bağışlanan yurtta bugün; odalarda buzdolabı, bazalı yataklar, elbise dolapları, lavabo, ayakkabılık, çalışma masaları, etajer, telefon... Ayrıca... Banyo, kablosuz internet erişimi, 24 saat sıcak su, bilgisayar, kütüphane mutfak, çamaşır, ütü ve çalışma odası ile bekleme salonu bulunuyor. Öğrendiğime göre, Koç Vakfı Başkanı Semahat Arsel de yurdu ziyaret ederek yapılanları yerinde incelemiş.
Gençler geleceğimiz... Bilhassa büyük şehirlere okumaya gelen gençlerin, sapkın yapıların eline düşmemesi için devlet-millet birlikteliğe yapılan kurumların önemi çok büyük!