Konu, önemli ve hassas. Birilerinin pompaladığı o fıkradaki gibi değil yani!
Hani, boksör ringde yumruk almaya başlamış. Hocası kenardan "iyi gidiyorsun" diyormuş. Bizim ki "O zaman Hocam beni kim dövüyor?" diye serzenişte bulunmuş.
Dedim ya mesele ciddi. Zira ortada bir gerçeklik var. Hepimizin, hayat standardına göre değişik düzeylerde etkilendiği bir gerçeklik bu. "Nedir o?" derseniz... Değindiğimiz konu, Cumhurbaşkanımızın "fahiş fiyatla mücadele" dediği hadise!
Bakın, bu başlık ne zaman açılsa... Varlığını, ne pahasına olursa olsun iktidarı devirmeye adamış çevreler, başlıyorlar merhum Süleyman Demirel'e atfedilen sözü tekrarlamaya:
"Tencerenin götüremeyeceği iktidar yoktur!"
Bir tespit gibi sunulsa da esasen, bu paylaşımların arkasında "sübliminal bir mesaj" var. Toplumsal bilinç altına hitap edip, güya iktidarın kaşının açıldığı yeri gösterip, o hedefe yumruk sallamayı teşvik eden organize bir faaliyet bu.
Kabul. "Baş ağrısı baştakinindir!" Yani, iktidar sorumluluğu, halkın hakiki gündemi ile her an hemhal olmayı, sorunu tespit ederek hızla çözmeyi, vatandaş memnuniyetini sağlamayı da içerir!
Bu yönüyle bakıldığında, meyve sebze fiyatları ile diğer gıda ürünlerindeki fiyatların seyri, hem güncel adımlar atılmasını hem de yapısal önlemler alınmasını gerektiriyor. Benim, bu tür durumları analiz için kullandığım göstergeler vardır. Meselâ...
Ülkeyi yönetenler, problemin farkında mı? (Evet!)
Problem, siyasi tercihlerden mi yoksa diğer faktörlerden mi kaynaklanıyor? (Dışsal unsurlar da söz konusu)
Çare arayışı hangi reçeteleri içeriyor? (Kısa ve orta vadeli ve eş anlı tedaviyi kapsıyor)
Vatandaş yakınmasına karşın, alınan inisiyatife zaman tanıyor mu? (Elbette)
***
Taze meyve sebze fiyatlarının yüzde 40, bu kalem dışındaki gıda maddeleri fiyatlarının yüzde 30 civarında yıllık artış göstermesi, çok boyutlu değerlendirmeyi gerekli kılıyor. Biliyoruz ki enflasyon, yaklaşık 400 ürünün fiyat değişimi üzerinden hesaplanıyor. Gerek gelirine gerekse tüketim kalıplarına göre hane halkları fiyat artışlarını daha derinden yaşayabiliyor. Süt ve süt ürünleri, yumurta, bakliyat, makarna, sıvı yağ, kasap, manav faturası sabit kazançlı grupları düşündürüyor. Ve bu noktayı istismar etmek için fırsat kollayanlar da siyasete yeni şekil vermek için elinden geleni ardına koymuyor!
Diyorsunuz ki...
Kuraklık yaşandı. Pandemi nedeniyle pek çok ülke tarım ürünü ihracatını durdurdu. Bazı ülkeler, gıda stokuna yöneldi. Piyasayı regüle edecek mekanizmalar tüm dünyada sekteye uğradı.
Karşınızdakinin umurunda değil! Bu hususların geniş kitlelerce bilinmesini istemiyorlar
Veya...
"Küresel emtia fiyatları, konteyner ve navlun ücretleri aldı başını gitti. Haliyle iç piyasaya da olumsuz yansıdı" diye bilgi veriyorsunuz. Onlar da kulak ardı ediliyor.
***
Bu denklemin en önemli yanı şurası
Eldeki tüm veriler, yılın son çeyreğinde fiyat artış eğiliminin kırılacağını gösteriyor. Bu genel doğrultunun dışında davrananların halk tabiriyle söyleyelim "iyot gibi açığa çıkacağı" bir dönem de başlıyor. Konjonktürü, fiyat oyunları için kullanan, maliyet artışını aşan ayarlamalar yapan, pazara çıkması gereken ürünlerin miktarını kısarak fiyat manipülasyonuna yönelen, vatandaşların bilhassa hafta sonu alışverişe çıktığını gözeterek raflarda anlık fiyat artırıp, hafta içi sözde indirime gidenler... Bu ve benzerleri ile mücadele süreci hız kazanıyor.
Piyasa ekonomisine müdahale, son sıralardaki seçeneklerdendir. Devletin, devlet olma vasfından kaynaklanan imkân ve kabiliyetlerini seferber etmesi ise yadırganmamalıdır. Tabiatıyla devlet, yapısal tedbirlerle de mükelleftir. Tıpkı şu anda olduğu gibi... Piyasadaki aksak rekabete neşter, suni maliyet artışını dengeleme, ürün arz güvenliği, aracılık maliyetlerine takip, sıkı parasal duruş, bütçe disiplini bunlardan bazıları.
Unutmuyoruz ki...
Büyümenin refah etkisi, düşük tek haneli enflasyon, sınırlı reel faiz, hane halkı gelirini artıracak istihdam, nitelikli eğitim ve mesleki yetkinlikle birebir ilintilidir.