Tarihi görüşme için Moskova yolundayız. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, TUR uçağında herkesin tek tek elini sıkıyor. Moralli ve kararlı görünüyor. Müzakerelerin zorlu geçeceğini söylüyoruz. Cumhurbaşkanı, "Hayırlısı ile çözeceğiz inşallah" diyor. Ve lider diplomasisi ile ana hedeflerine ulaşıyor.
Zirvenin taahhütleri ile;
1- Türkiye sınırına yönelik saldırı olasılığı bertaraf edildi.
2- Sahadaki Mehmetçiğin güvenliği yüksek teminat altına alındı.
3- İdlib'de istikrar umudu doğdu.
4- Sivil kayıpların önüne geçilmesi iradesi pekiştirildi.
***
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Hazine ve Maliye Bakanı
Berat Albayrak da Cumhurbaşkanı'na eşlik etti. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Genel Başkan Yardımcısı
Mahir Ünal, MİT Başkanı
Hakan Fidan, Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, Büyükelçi İbrahim Kalın, İletişim Başkanı Fahrettin Altun da heyetteydi.
Haliyle hepimizde bir merak...
Arka plan almaya çalışıyoruz. Sürecin her aşamasında bulunmuş kıdemli bir isim,
"Artık arkası, önü pek kalmadı. Her şey ortada cereyan ediyor" diyor. Kuşkusuz, meselenin görünen yüzü kadar derinlikli yönleri de söz konusu. Ama Ankara'nın tavrı çok netti... Bakanların özetlediği şekli ile...
* Ateşkes bir an önce sağlansın. Ki başarıldı.
* İlk etapta sahada mevcut konumlanmaya göre silahlar sussun. Ki karara bağlandı.
*
"Yol kontrolleri rejimde kalsın" diye ısrar eden Ruslarla, M4 karayolunda ortak devriye icra edilsin. Ki bir faaliyet planlandı.
Rus Savunma Bakanı Şoygu'ya da söylendiği gibi görevi sadece ihlalleri tespit edip raporlamak olan gözlem noktaları, terör gruplarını etkisiz hale getirecek şekilde TSK tarafından takviye edilsin. Ayrıca MİT de alanda silahlı gruplara karşı ciddi çaba içinde. Ki mutabakatta bu husus vurgulandı.
***
Öte yandan, askerlerimizin İdlib'de şehit edildiği hain saldırı sonrası
Putin'in, telefonda ve Moskova'da takındığı tutuma gelirsek... Sadece
"taziye dileğiydi" ki o da geleneksel Rus tarzının kalıplarını aşamadı. Buna karşın
Putin, TSK'nın, rejime yönelik operasyonlarına da bir süre kapı aralamadı değil. Böylece,
* Esad'a,
"Seni bırakırsam iki günde 3 bin askerin ölür, bensiz bir dakika dayanamazsın" derken,
* Türkiye'ye de
"yüreğinizi soğutacak, intikamınızı alacak hamleler yapın" mesajı vererek, Ankara'yı tümüyle kaybetmeyi istemediğini göstermiş oldu.
Tabii ki unutulmaması gereken konu, Ruslardaki aşırı özgüvenin aynı zamanda NATO'daki ve genel olarak Batı blokundaki tutukluktan da cesaret aldığı gerçeği!
Ve son husus...
Cumhurbaşkanı'nın deyişiyle
"İdlib'in Avrupa'ya bağlanması" AB'yi biraz kıpırdattı. Ancak, Ankara'nın vaatlere karnı tok. Vize muafiyeti, Gümrük Birliği'nin kapsamının genişletilmesi, yeni müzakere fasıllarının açılması, Suriyeli sığınmacılar için adı konmuş ve takvime bağlı net mali yardım...
Özetle...
Yeni bir dünya kuruluyor, Türkiye de yeni dünyanın süper ligi için mücadele veriyor!