Elazığ ve Malatya'yı vuran, çevre illeri de etkileyen depremde hayatını kaybedenlere rahmet, yakınlarına sabır, yaralılara acil şifa dileyerek başlayalım yazımıza...
Bir kez daha Türkiye"nin "deprem ülkesi" gerçeği ile yüzleştik.
Kentsel dönüşümün, iki daire, bir dükkan kazanma meselesi olmadığını yine gördük.
Devletin tüm kurum ve kuruluşları ile önemli bir sınavı başarı ile verdiğine tanık olduk.
Kamunun kriz yönetimi, toplum psikolojisinin iyileştirilmesi, yaraların sarılması, iletişim stratejisi açısından arzulanan olgunluk düzeyine ulaştığını anladık.
Ulusal Medikal Kurtarma, Afetlerde Arama Kurtarma faaliyetlerine katılanların ağırlıklı olarak gönüllülerden oluştuğunu fark edip, mutluluk duyduk.
CHP ve HDP'nin depremden siyaset üretme, alanı manipüle etme girişimlerinin maya tutmadığını gözlemledik. Bilhassa Alevi yurttaşların sinir uçlarına basanların hemen dışlandığını not aldık.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin milli menfaatlerini tahkim etme, Türk iş insanlarına alan açma çabası ile çıktığı Afrika gezisi sırasında, deprem bölgesinde alanın boş bırakılmamasının, bakanların tam kadro çalışmasının ne kadar doğru karar olduğunu tespit ettik.
Yardım toplamadağıtma fırsatçılarına karşı devlet ve milletin sergilediği duyarlılığı, AFAD'ın rolünün önemini ve gerekliliğini hafızamıza kazıdık.
Milli dayanışmanın, bu milletin genetik şifresinde bozulmadan durduğunu teşhis edip gelecek adına ümitlendik.
Deprem vergileri edebiyatının artık kabak tadı verdiğini, 1999'ların Türkiye'sinde olmadığımızı cümle aleme ilan ettik.
***
Düşünsenize, ABD Başkanı Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı arıyor, yardım teklif ediyor. Cumhurbaşkanımız, kendisine teşekkür edip, "Biz o aşamaları geçtik" diyor. Tabii ki her an kat edilecek mesafe vardır ama ülkemizi de küçümsemek haksızlık!