Konu, hassas ve mühim. Hüküm verilmesi, kuşkusuz âlimlere düşer.
Ben, inanç alemine dair keşiflerini kişisel tekamülü ile birlikte sürdürmüş, inandığı gibi yaşamaya çalışan mütevazı halimle kritik bir iki hususa değinmek istiyorum. Kurumsal aidiyetim olmamasına karşın, "hikmet ve irfan geleneğini", güncel temsilcilerini, faaliyet alanlarını, müntesiplerini, söylemlerini, sürdürülebilirlik vasıflarını öteden beri ciddiye alırım. İslam öncesi dönemdeki Türk gelenekleri ile İslami öğretilerin bir araya gelmesinin, bu toprakların amentüsünü oluşturduğunu kabul ederim.
Anadolu'yu Anadolu yapan, Türk devletini ayakta tutan hikmet ve irfan çizgisi, "felsefenin, dinin, hatta tasavvufun kesişim kümesi" ile çizilir. İnsanın kendisini tanıması, Allah'ın varlığını ve tekliğini kabul etmesi, bu dünyaya ait tasavvuru ile öbür âleme ilişkin kabullerini ahlaki ve metafizik boyutlarla bütünleştirmesi, hikmetin ve irfanın tezahürüdür.
***
Bu genel çerçeveye bağlı kalmak kaydı ile tarikatların sistemdeki yeri, kamuoyu algısı ve gerçekliği üzerine önemsediğim başlıklara değinmem gerekirse...
FETÖ'nün; dini argümanları, sevgi-dayanışma-hoşgörü kavramlarını kullanarak kurguladığı kompleks yapı, devleti ele geçirmeyi hedefleyen küresel yönlendirmeli sinsi karakteri, Anadolu'ya özgü duru inanç gruplarını ve konumlarını derinden sarstı. Hatta bir ara tüm tarikatların milli güvenlik sorunu olarak radara girdiğini ileri sürenlere bile rastlandı.
Gelinen aşamada...
Halk arasında çoğunlukla ismi veya kimi takipçileri duyulan, esasen iç dünyalarında yaşamayı tercih eden farklı tarikatlar arasında
"doğrudan temas mekanizması" gibi nitelendirebileceğimiz özel hukukun gelişmesini olumlu adım olarak not etmek gerek.
Dini kanaat önderlerinin belli aralıklarla bir araya gelmesi, istişarede bulunması bence çok hayırlı bir girişim.
Tarikatların bugün en fazla ihtiyaç duydukları konuların
"şeffaflık ve iletişim stratejisi" olduğu düşünüldüğünde, yeni bir dönemin kapısının aralandığı bile varsayılabilir.
Siyaset ve ticaretle ilişkisini yeniden tanımlaması kaçınılmaz olan tarikatların özgünlüğü, menbaına dünyevi unsurların ne kadar az girdiğiyle de ilgili.
Özetle...
Ölçümüz,
Şeyh Edebali'nin
Osman Gazi'ye öğüdünde bellidir. İlkeleri veren,
manevi arınmaya aracılık eden, insana
dair evrensel değerleri gözeten, devletin
temellerini sağlamlaştıran ama günlük
işleri ehline bırakan...
Evet...
Bundan sonra öfke bize, uysallık sana... Güceniklik bize, gönül almak sana... Suçlamak bize, katlanmak sana... Yanılgı bize,
hoş görmek sana... Anlaşmazlıklar bize,
adalet sana...