Tarih, 9 Ekim 2019. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde nefesler tutulmuş durumda. Başkomutan, "Barış Pınarı Harekat Emri"ni veriyor. O ana tanıklık edenler, büyük bir devletin ferdi olmanın gururunu yaşıyor. Siyasi otoritesi, askeri, istihbaratı ile devlet tek bilek, arkasındaki millet ise tek yürek. Yıllardır özlemi çekilen tablo işte bu. Uyum, işbirliği, dayanışma...
Başkomutan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, özel olarak düzenlenen harekat merkezinde, önündeki ekranlara dikkatle bakıyor. Genelkurmay, Kara Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri ve 2. Ordu Karargahı ile anlık bağlantı kuruluyor. Sadece komuta kademesi değil, sınır illerinin valileri de teyakkuz halinde. Başkomutan, valileri de görüntülü sistem üzerinden talimatlandırıyor.
Derken, Fırat'ın doğusuna doğru geçen Mehmetçiğin görüntüsü düşüyor ekrana... Heyecan dorukta. O sırada, topçu atışları başlıyor. İnsansız hava araçlarından alınan görüntülerde, hedeflerin tam isabetle vurulduğu anlaşılıyor.
Harekat merkezindeki atmosferden etkilendiğini gizleyemeyen, nabzının atışını şah damarında hisseden bir isim, "Böylesi manzarayı, Amerikan filmlerinde izlerdik. Şimdi, milli imkan ve kabiliyetimizle biz gerçekleştiriyoruz" diyor. O saate dek, "Türkler blöf yapıyordur" diye düşünen çevreler, Ankara'nın binlerce yıllık devlet aklı ile her şeyi göze aldığını fark ediyor. Mücadele, sadece sahada teröristlere karşı verilmiyor. Diplomatik alanda, kara propagandaya karşı iletişim alanında da sürdürülüyor. İletişim Başkanlığı'nın koordinasyonu örnek teşkil ediyor.
***
O akşam...