15 Temmuz hain darbe girişiminin 3. yıldönümü, FETÖ ile mücadelenin geldiği aşamayı durup düşünmek için de fırsatlar verdi. Evet, Türk devleti, içeride ve dışarıda FETÖ'nün tasfiyesi yolunda önemli mesafeler kat etti. Örgüt; silahlı kuvvetler, emniyet, yargı, istihbarat ve diğer kurumlarda organize suç işleme yeteneğini kaybetti.
Bir tür diyaspora olarak Türkiye düşmanlarının kucağında yaşamaya çalışan örgüt mensupları ise bilhassa psikolojik harp tekniklerini kullanarak varlığını ispat telaşında.
Bugün, Türk devletinin istikbali adına mücadele alanını "FETÖ'cülük" üzerine yoğunlaştırma gereği öncelik kazanıyor.
Kripto FETÖ'cüler kadar, FETÖ'nün iğrenç tekniklerini uygulamaya meyledenlere de nefes aldırılmaması gerekiyor.
Geçtiğimiz gün Külliye'deki sohbette yapılan bir değerlendirme hafızamda hâlâ taze. "Örgüt, bir şekilde ağırlıklarından kurtulduğunu varsayarak, yeniden yapılanma arayışında!" Meselenin bu yönünü de öngören ve hızlı reaksiyon gösteren devlet sistemi, FETÖ'cülük faaliyetlerine ayrı bir başlık açma durumunda.
Yani...
Kapalı devre örgütlenmeye hevesli, üzüm salkımı gibi küçük küçük ağlar kurmaya istekli, kritik kurumları yörüngesine almaya programlı, farklı aidiyet veya mensubiyetleri himaye ederek öbek öbek alt bileşenler oluşturmaya yatkın, rakip gördüğünü itibarsızlaştırmaya hazırlıklı...
Bir başka anlatımla...
Devlet sistemini, vatan ve millet uğruna çalışma yeri olarak değil de ele geçirilmesi lüzumlu yer olarak görenlere, FETÖ metotlarından ilham alanlara, kamunun hiçbir mevkiinde yetki ve güç tanımlamama kararlılığı sonuna kadar sürdürülmeli.