Her fırsatta söylüyoruz...
1- Olanda hayr vardır. Önemli olan gerekli dersleri çıkarıp, ileriye bakmaktır.
2- Siyasette uzun süredir gözlenen asimetri; kızgın, küskün kitleler üretmektedir.
3- Gezi sosyolojisi ve ittifak modelleri siyasetin yeni rotasını belirleyecektir... Bu tespitlerin ışığında şöyle devam edelim...
31 Mart Yerel Seçimleri'nin bilhassa İstanbul'da ortaya çıkardığı tablo, AK Parti iç dinamikleri kadar muhalefet cephesini de derinden etkiledi. AK Parti'de iç muhasebe ile karışık akıl-duygu çizgisinde gel-gitler yaşanırken, muhalefet tarafında anlık zafer havası ile coşan rövanşizm korosuna katılan kitlelerden farklı tonda sesler çıktı.
Kuşkusuz...
Türkiye'deki siyasi stres birikiminin, negatif toplumsal enerjinin İstanbul üzerinden açığa çıkması, sosyolojik tsunami bekleyenler de dikkate alındığında, ilerisi için olumlu değerlendirilebilecek yönler de içeriyor.
Lakin...
Yaşadığımız tablo bir "stres boşalmasını" aşarak, "nefret kusma" aşamasına kadar varıyor.
İşte size birkaç örnek...
... lan bir insanın içinin kiri suratına bu kadar mı yansır ya.( ladiyonela)
... bunun gibi satılık tipler. (grandleozz)
... kendisine böyle dillemeye devam etmesini ve hedeflediği anüslere ulaşmasını diliyorum. ( toptufektank )
... kendisine h... s... ordan diyoruz. (incir agaci golgesinde)
Soru şu:
Yukarıdaki ve benzeri cümleleri günlük hayatta kim, kime karşı ve yüzüne bakarak açık açık söyleyebilir?
Velev ki söyledi...
Bu tarz sözler, eleştiri sınırları içinde mi kabul edilir yoksa hakaretamiz ifadeler olarak mı görülür?
Neticede...
Aşık Veysel'in dediği gibi...
"Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başka olmasa..."
Farklı düşünebilir, bu düşünceleri gerekçeleri ile ifade edebiliriz. Karşıt fikirleri beğenmeyebiliriz. Ama müstear ad kullanıp, klavyenin arkasına saklanıp sağa sola edepsiz, provokatif laf sallayanları mazur göremeyiz.
Evet...
31 Mart bir seçimdi. Geldi ve geçti. 31 Mart'ı bir seçimin ötesine taşımak isteyenler, hangi taraf adına hareket ettiğini öne sürüyorsa bilin ki bu toplumun sağduyulu çoğunluğuna zarar veriyor.
İşte bu yüzden...
Düne takılıp kalan, nefret tohumları eken, önüne değil sürekli dikiz aynasına bakan, yalan yayan, ağzından çıkanı kulağı duymayan, ne söylendiği ile ilgilenmeyip kendi fikirlerini onaylatma peşinde koşan, bireysel hırslarını tatmin için ülkenin kaybını göze alan, birlikteliği değil ayrışmayı savunanlar artık kaybetmeye mahkumdur.