Bir saatlik rötarın ardından Ankaraİzmir uçağı havalanıyor.
Cumhur İttifakı'nın İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Nihat Zeybekci ile yapacağımız televizyon programı için hazırlıklarımı gözden geçiriyorum. Ara ara uçağın içine göz atıyor, sohbetlere kulak kabartıyorum. Ön sıralardaki üçlü koltukta 65-70 yaşlarında üç bey oturuyor. Bilinç altını dışa vuran biri, öyle şeyler söylüyor ki inanamıyorum! Kimi kastettiği çok açık...
"ABD de istemiyor. Durumu, aynı (Venezuela Devlet Başkanı) Maduro gibi olacak!" diyor.
***
Biz ne dersek diyelim
31 Mart seçimleri, yerel ölçeğin çok ötesine taştı.
Türkiye ile ilgili planların hepsi, sandığın sonucuna, muhalif blokların oy oranına endekslendi. Yani... Şu ili kazanıp kaybetmekten ziyade, yüzde 50'lik oy potansiyeline ulaşabilecek suni ittifaklar üzerinden yeni siyasi planlamaların sahneye sürüleceği gün gibi ortaya çıktı.
Türkiye'yi, Türklerden daha fazla önemseyen (!) çevreler, büyük dönüşümün güçlü liderlikle gerçekleştiğini çok iyi biliyorlar. Türkiye tecrübesi de karizmatik liderlerin boşluğunun kolay doldurulamadığını, yıllara yayılan belirsizliklere yol açtığını ve sistemik riskler ürettiğini gösteriyor. Sadece bu nedenle bile 31 Mart'ın mesajının,
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni ve o sistemin lideri öncelediğini, önemsediğini göstermesi gerekiyor.
***
1 Nisan'da kendince sürpriz bekleyenlerin, bireysel duygularını tatmin etme uğruna
"FETÖ'nün hortlayacağı, terör örgütü PKK'nın başını kaldıracağı, vesayet odaklarının toparlanacağı, ekonomideki dengelenme sürecinin aksayacağı" acı ve ağır sabahlara da uyanacaklarını unutmaması gerekiyor!
Kuşkusuz...
Siyasi blokları ve temsil ettikleri değerleri hatırlatırken
AK Parti'nin iç muhasebesini, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin henüz vatandaşın günlük hayatına değecek performansa erişemediğini gözardı etmiyoruz. Özeleştirinin zafiyet olarak algılandığı sosyo-psikolojik ortama rağmen AK Parti, Türkiye'nin her noktasında tam saha siyaset yapabilen tek kurum olma özgüvenini, devleti yönetme sorumluluğunun gerektirdiği vakarı asla gözardı etmeyecektir, etmemelidir de...
Özetle...
31 Mart, sandığa gitme, elini vicdanına koyarak geleceği düşünme, sağduyulu karar verme günüdür. Türkiye, yörünge devlet olmayacağını ilan ettiği için tarihi meydan okumalarla karşı karşıyadır. Büyük sorunlar, büyük liderlikle çözülür!