Yerel seçim takvimi doğal hızında ilerlerken bir süredir AK Parti kadrolarında, -gayri ihtiyari olduğunu umduğum- bir cümle adeta ortak payda haline geliyor. "Hele 31 Mart'ı kazanalım, sonra rahatlayacağız!" Rehaveti de çağrıştıran bu hissiyat paylaşımı sanırım bir fırsat penceresini izah etmeyi amaçlıyor. Yani... 1 Nisan 2019'dan itibaren 4 yıllık seçimsiz bir dönemin başlayacağına dikkati çekmeye çalışıyor. Kabul edelim ki son 10 yılda, farklı adlarla 10 kez sandık kurmuş bir ülke olarak Türkiye'nin, 2019-2023 yıllarını seçim baskısı olmaksızın yönetebilmesi hem tarihi eşiklerin aşılmasını sağlayacak hem de büyük sınamalara karşı koyma gücünü pekiştirecektir. Yoksa... Küresel güçlerin, yerel seçimin ardından da bizi bize bırakmayacakları aşikar. Dışarısı bir yana zaten bizim de içeride yapmamız gerekenler de ciddi bir ajanda oluşturmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin oturması, kamu yönetimi ve kamu personel reformları, vergi rejimine neşter, kıdem tazminatı düzenlemesi, yeni askerlik sistemi gibi siyasi kararlılık gerektiren işlerin peş peşe neticelenmesi ihtiyaç olmanın ötesinde zorunluluktur!