Kur saldırısını püskürten, spekülatif fiyatlama tezgâhını bozan Türkiye, ekonomide "ılımlı ve sağlıklı" toparlanma dönemine girdi. Alınan tedbirlerin mutlak başarısı ve kalıcı olması, içeride yapısal reformlara bağlı iken dışarıda da gelişebilecek her türlü olay ve haberle ilişkili. Örneğin, bir süredir Ankara'da, "Halkbank'la bağlantılı, ABD kaynaklı pozitif beklenti" hâkim. Halkbank demişken, hisseleri borsada işlem gören bir finansal kuruluş hakkında konuşurken çok hassas olmak gerektiğinin altını çizeyim. Bu kadar operasyona, imaj saldırısına ve dedikoduya rağmen bankanın sermaye performansını koruma becerisi bile dikkate değer.
Asıl işaret etmek istediğim husus ise Washington-New York hattı ile ilgili.
Hatırlanacağı üzere Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Paris ziyareti öncesi ABD Başkanı Trump'la telefon görüşmesi gerçekleştirmiş ve bu kapsamda Halkbank dosyasının da açıldığını söylemişti. Nitekim o görüşmenin ardından ABD Hazine Bakanı ile Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak arasında da bir telefon trafiği işlemişti. Dün TV'ler üzerinden başkent kulislerine yayılan satırbaşlarına bakıldığında Erdoğan ile Trump'ın Paris'teki sohbetinde ele alınan konulardan biri de Halkbank olmuş. Lakin Halkbank hakkında İran'a yönelik yaptırımları deldiği iddiasıyla ABD Hazinesi'nde sürdüğü ihsas edilen inceleme nedense şimdiye kadar tam manasıyla gün ışığına çıkmadı. Buna karşın bir tür baskı aracı olarak yedekte tutuldu ve zaman zaman piyasalara birtakım manipülatif unsurlar da fısıldandı.