16 Ekim Salı günü AK Parti Grup Toplantısı'nda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın bir vurgusu dikkatli gözlerden kaçmadı. Başlangıçta klasik bürokrasi tepkisi gibi okuyanlar olsa da işin aslı farklı idi. Cumhurbaşkanı, "Türkiye'nin en çok icraata, projeye, gayrete ihtiyacı olan bir dönemde kimsenin kaprisleriyle, mazeretleriyle, kariyer hesaplarıyla vakit kaybedemeyiz" dedi. Ardından, bakanlarına seslendi:
"Bakan arkadaşlarımdan ricam; şayet halen yapmamışlarsa, yetki devirlerini de süratle tamamlayıp bürokrasi çarklarının tıkır tıkır işlemesini sağlamalarıdır."
***
Yıllardır Ankara'yı ve bilhassa bürokrasiyi yakından izleyen bir gazeteci olarak, sıcak gelişmelere ilişkin gözlemlerimi paylaşmak istiyorum. Yeni sistemin sürdürülebilirliği için bu yöndeki değerlendirmelerin gerekli ve önemli olduğunu düşünüyorum.
Türkiye, anayasa ile sistem değişikliğini başardığına göre Kamu Yönetimi Temel Kanunu yeniden ele alınabilir.
Merkezi idarede ve yerel yönetimlerde yapısal dönüşüm hayata geçebilir.
Osmanlı'dan bu yana kurumsallaşan valilik müessesesi geliştirilebilir. Valilere, çalışacakları ekibi belirleme imkânı da tanınarak, ildeki yatırımlar bir performans kriterine bağlanabilir.
Belediyelerin öz gelirlerinin artırılması konusu, Mart 2019 seçimlerinden itibaren kapsamlı şekilde masaya yatırılabilir.
Bakanlık sayısını azaltma kararı başlangıçta ne kadar doğru ise uygulama çıktılarına göre gözden geçirilmesi de o kadar yerinde olabilir. Yani Türkiye tecrübesinin ürettiği ideal bakanlık sayısı güncelleme gerektirebilir.
Bakanların her birinden vizyoner yaklaşımla, icraat planları alınabilir.
Böylece Cumhurbaşkanı'nın heyecan ve hedefleri ile uyumlu, vatandaşın günlük hayatına, hatta geleceğine dokunan programlar tatbik edilebilir.
Politika kurullarının, ayrı birer bürokratik örgütlenmeye dönüşmesi riski gözetilebilir.
Sürekliliği olan bir Stratejik Planlama Kurulu içinde devlet hafızası ve sivil birikim alt kurullar düzeyinde aynı potada eritilebilir.
Sonuç olarak... Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin başarısı, Cumhurbaşkanı'nın felsefesini benimsemiş, doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen, görev-yetki tanımları ve devirlerinin net çizgilerle belirlendiği, merkezi yönetimyerel yönetim dengesinin kurulduğu ortamda teminat altına alınabilir.