Krizli seyreden Türk-Amerikan ilişkileri, aynı zamanda yeni diplomasinin doğum sancılarını da dışa vuruyor. Küresel sistem köklü bir değişimden geçiyor ve Türkiye hem kazanılması hem de kaybedilmemesi gereken bir aktör olarak ön plana çıkıyor.
Peki, Washington-Ankara ekseninde neler oluyor? Gerek ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence'in gerekse ABD Başkanı Donald Trump'ın, Türkiye'de ev hapsinde tutulan Evangelist rahip Brunson'ın serbest kalması için açık ve kapalı ortamlarda söyledikleri ile karşılığında aldıkları cevaplar gerçekten ibretlik!
Öncelikle, milli güvenlik odaklı değerlendirmelerde başkentteki yaklaşımın ana çerçevesine bakalım. ABD'nin tehdit içerikli açıklamalarına makul bir dille yanıt veren ve pabuç bırakmayacağını ilan eden Ankara gerilimi tırmandırma eğiliminde değildi. Lakin sorun öyle bir aşamaya geldi ki, artık tek taraflı adımla çözülmesi mümkün görünmüyor. Maalesef, ABD'nin dün aldığı tehlikeli karar, işleri fazlasıyla zora soktu ve Ankara'yı karşı tedbir almaya mecbur bıraktı.
Tabii Ankara, ABD iç siyasetinde yeterince ağırlığı olmadığını kabul ediyor. Bir başka ifade ile ABD iç kamuoyunu manipüle eden siyasetçiler için Türkiye, kolaylıkla hedef alınabilir bir ülke iken ABD'yi yöneten üst akıl, Türkiye'nin gözden çıkarılmayacak bir ortak olduğunu kabul ediyor. Halen Washington'da bu iki ekol çarpışıyor!
***
Bu noktada rahip Brunson ile ilgili "
pazarlık iddialarının" nereden kaynaklandığına da bakmakta yarar var. Zira ortada pazarlık yok ama ABD Başkanı'na bizzat kendi adamları tarafından verilen eksik ve yanlış bilgi var.
Konu şu:
Brüksel'deki
NATO Devlet Başkanları Zirvesi sırasında, Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlu, Başkan
Tayyip Erdoğan'a bir hatırlatma notu iletir. Nottaki bilginin Trump'la paylaşılması halinde çözüme katkı sağlayabileceği düşünülür. Nitekim İsrail'de bir süre tutuklu kaldıktan sonra pasaportuna el konulan
Ebru Özkan isimli Türk vatandaşının ülkeye dönmesi için Trump,
Tel Aviv yönetimi ile iletişime geçer. Özkan'a konulan engeller kalkar. Lakin bu insani girişim ile rahip Brunson'ın serbest kalması arasında bir bağlantı kurulmamıştır. Gel gör ki Başkan Trump'a, varsayıma dayalı olarak bu yönde değerlendirme yapan yakın çalışma arkadaşlarıdır!
***
Daha ilginci, Erdoğan-Trump görüşmesinde gizlidir. Erdoğan, telefonda "Feto" dediğinde Trump bir tepki vermemiştir. Sanki bu hususu ilk kez duyuyor gibidir. Derken "
Gülen'den bahsedildiğini!" fark eder
ama yine de işin ciddiyetini
kavramışçasına tavır almaz. Aksine sözü sık sık (en az 6 kez) rahip Brunson'a getirir, "
Adam serbest bırakılmalı" der. Hatta bununla da yetinmez, "
Rahip Brunson serbest kalmazsa tüm Hıristiyan dünyasını karşınıza alırsınız" diye aba altından sopa gösterir. İşte o anda, "
Sn. Başkan sizin de benim de sevenimiz vardır, sevmeyenimiz vardır!" cevabını
alır.
Netice... ABD, müttefikine müttefik gibi davranması gerektiğini göreceği çizgiye gelmezse, bugün yaşanacak kırılma yarını da belirleyecektir.