Bayramınızı tebrik eder, bayram tadında günlerinizin çok olmasını dilerim...
Türkiye, pek çok alanda kalıplarını kırdıkça, "hedef ülke" haline geliyor.
Türklerin yakın tarihine hâkim olan "öğretilmiş çaresizlik" duygusu aşıldıkça, milli-manevi özgüven pekiştikçe Türkiye ile uğraşanların sayısı da artıyor.
Türkiye derken, kuşkusuz milletten yetki alarak ülkeyi yöneten kadroları özellikle vurgulamak istiyorum.
Bugün taraflı tarafsız herkes kabul ediyor ki Türkiye'nin sürükleyici gücü "siyasi liderlikte" gizli. Bu liderliğin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın şahsında vücut bulduğu da bir gerçek. Zaten Türk halkı ile Türkiye liderliği arasındaki "makası açma" hamlelerinin amacı da Ankara'nın ağırlık merkezini zayıflatmakla doğrudan ilintili.
***
Bu girişi yapmamın nedeni somut bir örnekten kaynaklanıyor. Yakından takip edenlerin bildiği gibi Türkiye "
savunma sanayii" alanında ciddi mesafe kaydediyor.
Milli savunma teknolojisinin gelişmesi, milli bağımsızlığın kökleşmesi ile eşanlamlı.
"
Kötü komşu insanı mal sahibi yapar" misali Türkiye, geçmişte İsrail'den
alınan
İnsansız Hava Aracı (
İHA) ile ilgili
engellemeler yüzünden terörle mücadelede
yaşadığı zafiyeti gidermek üzere kendi
göbeğini kendi kesmeye yöneldi. İHA teknolojisi,
bilhassa silahlı İHA (SİHA) teknolojisi
dünyada sınırlı sayıda ülkede
mevcut. Örneğin ABD, Predatör olarak
bilinen SİHA'ları vermemek için bin bir
bahane üretti. "
Afganistan'da, Irak'ta bana lazım" dedi, "
Yeterli sayıda yok" dedi. Dedi de dedi. Sonunda
Türkiye, kendi insanına güvenerek büyük
bir mucizeye imza attı. İHA ve SİHA üretiminde
lider ülkeler arasına girdi. Ama
iş bununla bitmedi. İHA'lar için hassasiyet
taşıyan kamera sistemleri konusunda
müttefik bildiğimiz ülkeler akıl almaz
gerekçelerle Türkiye'yi oyaladı. Neticede
görüntü kalitesi, nokta operasyonun
başarısı için olmazsa olmaz.
***
Bugün Türkiyemiz; ABD, Almanya, Avusturya gibi ülkelerin "
açık ve örtülü askeri ambargosu" altında. Nitekim, İHA'lar için yüksek çözünürlüklü mercek istediğimiz müttefik ülkelerin tamamı bize karşı defans yaptı. Bugün yarın diye diye aylar geçti. Nihayet Türkiye kendi görüntüleme teknolojisini geliştirip sınıf atladığını ispatlayınca, aynı ülkeler temsilcilerini gönderip, pazarlama faaliyeti için sıraya girdi.
Benzeri bir durum "
akıllı mühimmatlar" konusunda da yaşandı.
Kuzey Irak'taki hava operasyonları ile Fırat Kalkanı Harekâtı sonrasında Türkiye'nin akıllı mühimmat stoku kritik seviyeye inmesine rağmen, Amerikalılar süratli tedarike yanaşmadı. Çok şükür Türkiye bu teknolojiye de milli imkânlarla sahip olabildi.
Özetle... Bu çağda bağımsızlık "
ekonomik, askeri, siyasi" alandaki büyük
meydan okumalara karşı koymakla mümkün.
"
Borç alan, emir alır" misali, "
Kendi üretemeyen elin oyuncağı olur!"
Türkiye oyun kurucu oldukça tuzak kuran da çok olacak. Oyunu biz oynamaya başladığımızda, bugünün düşmanları yarın ortaklık kurmak için kapımızı çalacak, endişeniz olmasın...