Piyasalardaki, bilgi eksikliği ve kafa karışıklığı karşısında "ekonomide sadeleştirmeye" ihtiyaç olduğu muhakkak. Hemen belirteyim, Ankara sanılan aksine oldukça "soğukkanlı" ve "olup bitenin farkında!" Yani... Kırılganlık veya risk unsuru olarak ileri sürülen argümanları çürütecek, karanlık atakları durdurabilecek kararlılık ve dirençte. Nitekim gerek Cumhurbaşkanı'nın bizzat bilgi aldığı toplantılarda gerekse Başbakan'ın değerlendirmelerinde hep aynı nokta ön plana çıkıyor:
"Konjonktürel problemlerin akımına kapılmadan, ekonominin büyüme dinamiklerini güçlendirecek orta ve uzun vadeli bakış açısını korumak!"
Kuşkusuz, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ekonomik sıcak gelişmeleri, arka planını ve önerilen klasik reçeteleri çok iyi biliyor. Ama onun liderlik tarzı, olağanüstü anlarda, ezber dışı hamleler yapmayı da içeriyor.
Bu nedenle Sn. Cumhurbaşkanı'nın, kur ve faizle ilgili görüşlerini, 15 Temmuz gecesi darbe girişimini durduran Türk milletinin, bugünlerde de kur üzerinden sergilenen oyunu durdurma beklentisi olarak okumak lazım. Cumhurbaşkanı, bu tür anlarda hep görüldüğü gibi kâğıt üzerindeki verilerin karamsar tablo çıkarmasına izin vermeden, ekonominin üretken unsurlarının özgüvenini takviye etmeye inanır. Sürekli cesaret ve moral aşılar. Halihazırda benzeri bir sınavdan geçtiğimiz hesaba katıldığında Cumhurbaşkanı'nın ekonomiye bağışıklık kazandırmak istediği kolaylıkla anlaşılabilir.
***
Tabii meselelerin farkında olmakla, meseleye nasıl çözüm bulacağını bilmek ve uygulamak arasındaki ince çizgi de çok mühim. Ve Türkiye şu an o çizgide. Anayasa gündemindeki yoğunlaşma nedeni ile ekonomide spekülatörlerin ve onların dış uzantılarının sesinin fazla çıkmasına aldanmamak lazım.
Şurası da bir gerçek ki... Türk halkı ekonomiyi, "
enflasyondan" ziyade "
kur" üzerinden yorumlar. Fiyat hareketlerini yönetebileceğini bilir ama döviz hareketi başladı mı, dışarıdan kurgulanmış bir senaryonun uygulandığı bilinciyle teyakkuza geçer. Bu zihni uyanıklık doğru yönetilirse bir kazanca da dönüşebilir.
***
Peki, "
Ne yapmalı, nasıl yapmalı?" Her şeyden önce, ortamın hassasiyeti gözetilerek, böyle zamanlarda pek çok şeyin abartılabileceği göz ardı edilmemeli. İşte bu nedenle...
1- Ekonomi yönetiminde olabildiğince "
ses akort" edilebilmeli. Piyasaların gösterge kabul ettiği bakanlar "
güven mesajları" vermeli. Çoğu zaman "
piyasa diplomasisi" işletilmeli ve kamuoyu önünde olmayan temasların etkisi de hissedilmeli.
2- "
Külliye- Kabine- Merkez Bankası" arasında fark olduğu iddiasına
çok açık set çekilmeli. Bilhassa Merkez
Bankası'nın politika kararlarını açıklayacağı
toplantıların öncesine denk gelen beyanların
piyasalarda sinyal karışıklığına yol açabileceği
ihmal edilmemeli.
3- Merkez Bankası'ndaki yerli ve milli ekibe güvenilmeli. Merkez Bankası'nın yerine geçecek şekilde ve bağlayıcı nitelikte siyasi ya da bürokratik açıklamaların üreteceği komplikasyonlara dikkat edilmeli.
4- Ekonomide, "
dış şartların, içeride manipüle edilen unsurların ve Türkiye'yi dize getirmeye dönük bilinçli saldırıların" ağırlığı doğru tartılmalı, komplo
teorileri analiz edilirken rasyonel tepki verme
gerekliliğinden uzaklaşılmamalı.
5- Fiyat istikrarı hedefinden, büyüme çabasından uzaklaşılmadan, TL'nin reel getiri performansı korunmalı.