Önceki akşam CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, gelenekselleşen yıllık değerlendirme toplantısında idik.
Sohbetin ağırlık merkezinde tahmin edileceği gibi "Anayasa paketi" vardı.
Sayın Kılıçdaroğlu, kamuoyuna mal olan klasik itirazlarını, yer yer sert tonda yineledi.
Fakat soru-cevap bölümünde, ciddi frekans farklılıkları ortaya çıktı. Kemal Bey, anayasa değişikliğinin referanduma sunulması halinde, demokrasiden vazgeçileceğini, Türkiye'nin karanlık bir tablonun içine çekileceğini iddia etti. İşte tam da bu noktada, "millete güven boyutunda" ve isminde halk olan anamuhalefet partisinin "halka yaslanması gerekliliğine" ilişkin çelişkiler yumağından çıkamadığı görüldü.
***
Sorulardan biri, "
Anayasa paketi 330 ve üzerinde bir oyla kabul edilirse, nasıl bir kampanya yürüteceksiniz?" idi.
CHP lideri, "Bu, sadece benim ya da CHP'nin meselesi değil. Demokratların, samimi Müslümanların, aydınların ortak hareket etmesi lazım. Demokrasi giderken gerekirse bedeller ödenecektir. Bu, demokrasiden yana olanlarla karşı olanların mücadelesidir" dedi.
Devamındaki soru, "
Bedel derken?" oldu. Kemal Bey, "Böyle bir oylama olmamalı.
Demokrasiden vazgeçiyoruz. 330'un çıkmayacağını umuyoruz" diye savuşturdu.
***
Ve bam teli... Soru: "
Türkiye karanlığa sürükleniyor dediniz...
Referandumdan evet oyu çıkarsa insanları suçlayabilir misiniz?"
Cevap: "Dünyanın her ülkesinde halklar
uzun vadeli düşünmez. Halklar plan yapmaz.
Planları bürokrasi yapar." Bu beyan ile halkın kararından endişe duyan CHP tablosu tekrar etti. Millet "
evet" derse "
demokrasiye karşı!" ancak "
hayır" oyu verirse "
demokrat!" gibi bir garabet sonuç doğdu.
Kemal Bey, 2007'deki 367 krizine ilişkin soruyu ise teğet geçti. "
CHP, 2007'de parlamentoda cumhurbaşkanı seçilmesini engelledi. Özeleştiri yapacak mısınız?" denildiğinde, "
O süreç aşıldı. Geldiğimiz noktada cumhurbaşkanını halk seçti.
Ben, 'Yetkilerini kullanmasın'
demiyorum.
Başkalarının yetki alanına girmemesi gerektiğini söylüyorum" diye geçiştirdi.
***
CHP ve MHP'nin, Cumhurbaşkanlığı sistemine dair anayasa paketindeki zıt tutumlarına gelince... Benim yorumuma göre, Sn.
Kılıçdaroğlu, MHP lideri
Bahçeli'ye ağır bir suçlamada bulundu...
"
Anayasa değişikliğini bir-iki partinin tekeline alıp, parlamenter rejimi değiştirme girişiminde bulunmak demokrasiye ihanettir" dedi.
"
Demokrasiye ihanet" ifadesini değerlendirmek kuşkusuz Devlet Bey'e de düşer.
Kemal Bey ayrıca, Sayın Bahçeli'yi kastederek, "
Ben anlamış değilim. Bilen varsa, açıklarsa memnun olurum. Gündemde başkanlık yoktu, birdenbire ortaya atıldı" diyerek, memleket meselesini ele alma farkını da sergilemiş oldu.
Ve son husus... "
FETÖ!" CHP lideri, bir ara "
cemaat" dese de hatırlatma üzerine "
FETÖ" tanımlamasını da kullandı.
FETÖ'nün, CHP ikliminde yeşeremeyeceğini savundu ama CHP'ye sızma girişimlerine açıklık getiremedi.
"
Parti Meclisi'nden 2 üyeniz, FETÖ nedeniyle üniversiteden ihraç edildi, bir tasarrufta bulunmayı düşünüyor musunuz?"
sorusuna, "
Sn. Başbakan'a 3 isim verdim. FETÖ'ye üye olduğu söyleniyordu.
2'si PM üyesi. Alnında FETÖ'cü diye yazmıyor. Mahkeme kararı olmadan bu insanları nasıl suçlayacağız?
Hüküm verilirse zaten kendileri istifa eder" cevabını verdi.