Soru basit... CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, neden seçilmiş Cumhurbaşkanı'na sistematik hakareti siyaset yapma zannediyor?
Dün, 65. Hükümet'in programı üzerindeki görüşmeler sırasında kulislerden yansıyan değerlendirmeler ışığında bu sorunun cevabını verelim:
Kılıçdaroğlu, CHP'de kaset komplosu ile "Genel Başkan" oldu ama asla "Lider" olamadı.
Seri seçim başarısızlıklarını bastırmak için, partide yükseltemediği sesini dışarıda yükselterek iç isyanı bastırma yolunu seçti.
Ankara'ya dönük projeleri ile bilinen ülkelerin diplomatik misyonları ile yaptığı görüşmeler kendisine pervasızlık aşıladı.
Siyasi gerginliği, toplumsal gerginliğe dönüştürerek, erimekte olan yüzde 25'lik parti tabanını konsolide etmeye yöneldi.
Ama asıl önemlisi...
Siyaset üretememenin çaresizliği ile hakaret üretmeyi marifet sandı. Ve bunun bir bedeli olacağını hesaba katmadı.
Büyük hedefe vurarak, siyaseten büyüyeceğini önerenlerin şeytani aklına uyarak kaybetti!
Bugünden geriye bakıldığında, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası AK Parti'nin, CHP ile koalisyon kurmamasının ne kadar doğru olduğu daha iyi görülüyor. Müzakere masasına partinin makul sayılabilecek isimlerini oturtan Kılıçdaroğlu, ön seçimle partiye kazandırdığı, AK Parti'ye ve Cumhurbaşkanı'na kin ve nefretle bezenmiş isimleri ise daha sonra sahaya sürecekti. Kemal Bey ve korosu, siyasi seviyeyi aşağıya çeken bu tarzıyla, AK Parti'yi Cumhurbaşkanı ile karşı karşıya getirme oyununu oynadıklarında ise Türkiye daha fazla gerilecek ve kaybedecekti. Hakikaten her işte bir hayır varmış...