Türkiye'yi iddialarından vazgeçirsek ne olur?
Birilerine göre, hayat bugünkünden daha kolay olur-muş!
Peki, gerçekte öyle mi olur?
Tabii ki "hayır!"
Hedeflerinden uzaklaşması, enerjisini içeride tüketmesi, Meclis'e ve kendine güvenini kaybetmesi istenen Türkiye'de "huzur, refah, güvenlik olur mu?"
Kuşkusuz, "hayır!"
Bu demek değildir ki Türkiye, dış politika başta olmak üzere bazı hassas alanlarda ince ayarlar yapmak, eski tür milli güvenlik anlayışını revize etmek durumunda değil!
Sen misin, Suriye'deki büyük oyuna kayıtsız kalmayan,
Sen misin, Avrupa'yı, Suriye ve sığınmacı gerçeği ile yüzleştiren,
Sen misin, Türkiye içinde ayrı yönetim bölgeleri ve milis güçleri kurulmasına izin vermeyen,
Sen misin, paralel unsurların devleti ele geçirmesine karşı duran,
Sen misin, dış mihraklarla içerideki hainlerin uluslararası komplolarını bozan,
Sen misin, küresel ve bölgesel dengeleri etkileyecek yatırımlara soyunan...
İşte o zaman Türkiye'ye verilmek istenen karanlık mesaj belli:
"İçeride karamsarlık, yılgınlık üretir, her türlü terörist unsuru sana karşı kullanırım!"
İşin siyasi ve hukuki tarafı kadar Türkiye ekonomisi üzerinde kafa yoranlar da "Acaba ne oluyor?" sorusuna yanıt arıyor. "Bir B Planı var mı?" diye merak ediyor. Sağdan soldan, ahbaptan dosttan duydukları ile muhtelif medya kaynaklarından edindiklerini bir araya getirmeye çalışıyor. Üstüne de yabancı kaynakların yorumlarını ekliyor. Ve sonra, kazanımlarına göre hareket etmek yerine, olası kayıplarına göre planlama yapıyor! Maalesef ülkeyi terörize etmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmüş oluyor.
Yarınını düşünen herkesin, "Türkiye'yi yönetenler neye evet demiyor?" sorusuna cevap bulması gerekiyor. Hatta "Evet desek, hayatımız güllük gülistanlık mı olur?" diye muhasebe yapmasında da sayısız fayda bulunuyor!
Neden?
Çünkü hesabı Türkiye ile olan güçler, terör örgütleri için çok yönlü görev bölümü yapmış da ondan... Her bir piyon, farklı grupları, kitleleri hedef alıyor ve olaylar giderek siyasi ve medyatik içeriğe doğru evriliyor!
Şimdi bu ortamda...
Merkez Bankası faizi indirecek mi?
16 Nisan'da başkanlık koltuğuna kim oturacak?
Yapısal reform takvimi işleyecek mi?
Vize muafiyeti düzenlemeleri tamamlanacak mı?
Bu başlıklara göre kaç kişi hayatının şekilleneceğini umuyor? Oysa meselenin hayati tarafı burası. Hukuki, ekonomik, anayasal reformlar dizisi sürdürülemezse, "O gitsin, bu gelsin" diye didişen, ortalığı karıştıranlar bile bugünleri mumla arar!
İşte bu yüzden... Yarından itibaren gelin "empati" yapalım... Komşumuza "merhaba" diyelim. Sürekli karşılaştığımız ama konuşmadığımız insanlara "selam" verelim. Birbirimizi daha yakından tanıyalım. İddia ediyorum, insani kaygılarımız, hayallerimiz birbirine o kadar yakın ki...
Sözün özü... Birbirine güvenmeyenin geleceğe güvenmesi mümkün olamaz!