Türkiye, dış politik ve dış ekonomik şartlar açısından oldukça kritik bir eşikte. Güvenlik şartları da dikkate alındığında enerjisini içeride tüketmemesi gereken konumda. Denilebilir ki... "Hassas dönemler hiç bitmez!" Haklılık payı içeren bu yargıyı an itibariyle anlamsız kılan husus, "Bölgemizde haritaların yeniden çizilmekte oluşudur!" Yoksa... Şu veya bu gerekçe ile söyleyecek sözü olan, siyasette ve devlette aldığı görevler dolayısıyla açıklayacağı fikri bulunan pek çok isim sahneye çıkabilir. Mesele, "zamanlamadır!"
***
22. Dönem TBMM Başkanı Sn.
Bülent Arınç'ın, bir TV kanalındaki yorumları ile başlayan tartışma oldukça ibret verici... Neden? Çünkü kökü maziye uzanan, âtiye ilişkin beklentiler içeren, kırgınlıkla, ihmal edilmişlikle beslenen oldukça karmaşık bir tablo var da ondan. Sadeleştirerek gidecek olursak...
AK Parti'nin kuruluşu ile gelişimi arasındaki değişimler, "
ayak uydurma sorunu" olarak hâlâ canlılığını korumakta.
AK Parti kurumsal kimliğine emek verenlerin bir tür "
mal ortaklığı rejimine" ilişkin siyasal ısrarı açığa çıkmakta.
Ağabeylerle, gençler arasında dünde başlayan, günümüzde özel mahfillerdeki sohbetlerde tekrar eden üslup ve icra tarzı farklılığı kendisini belli etmekte.
***
Kabul edelim ki AK Parti'de, görüş ve düşünce bağlamında her daim dinamik tartışmalar oldu. Lakin Gezi Olayları ile başlayan süreç, 17-25 Aralık siyasete müdahale girişiminin tanımlanmasına ilişkin aykırılıklar "
derin kırılmalar" yarattı. Cumhurbaşkanlığı Seçimi sonrası AK Parti Olağanüstü Kurultayı'na dönük hesaplar da fay hatlarının zayıf yanlarını gösterdi. Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'la yola çıkan ve özgül ağırlık taşıyan aktörlerden, tarihi kavşaklarda duraksayanlara rastlandı. Hepsinin kendilerince gerekçeleri mevcuttu. Lakin "
büyük resim", "
milletin algısı", "
sandığın tercihleri" kişisel bütün faktörlerin önüne geçti.
***
Özellikle 7 Haziran Seçimleri'nin verdiği mesaj, büyük AK Parti yolculuğunda ara yollara sapanlar, üzgünler, yıpranmışlar ve hatta AK Parti'ye karşı konuşlananlar için "
yeni bir dönemin habercisi" zannedildi. Başbakan
Ahmet Davutoğlu'nun; AK Parti'yi "
yeniden yapılandırma" veya "
yeni merkez inşa" denemeleri de çeşitli heves ve planlamaları iştahlandırdı. Ve bütün bunlara rağmen, milletin Erdoğan'la kurduğu güçlü bağ ve Erdoğan'ın siyasi feraseti galip geldi.
***
Bu noktada, "
Bülent Abi'ye" ayrı bir parantez açmak gerek. Bülent Bey'in "
dürüstlüğü" kamuoyunun genel kabulü. Ancak... Siyasetteki tecrübesiyle ters orantılı gel-gitleri de malumun ilamı. Arınç'ın, bırakın siyasi arenada olup bitenleri, medyadan iş âlemine, magazinel figürlere kadar çok geniş bir yelpazede olup bitenleri ayrıntısıyla öğrenmeye, yer yer etkilemeye dönük nev-i şahsına münhasır yapısı da kişisel değerlendirmelerin bir parçası. Onun, "
iç ses olmayı, vicdan muhasebesi yapmayı" esas alan duruşu ile siyasetteki konumlanma biçimi arasındaki ilişki de ihmal edilmemeli. Söz üstadı olmasını, krizli anları lehine çevirme becerisini söylemeye gerek bile yok. Bülent Abi konuştu mu, "
AK Parti'nin bünyesine, AK Parti karşıtlarının beyanlarına, güncellenmiş ittifak arayışlarına ve onun iç dünyasındaki fırtınalara" birlikte bakılmalı. Bu son bölüm de mühim. Halihazırda AK Parti'de aktif siyaset yapamayanların "
değersizleştirilmesi problemi" göz ardı edilmemeli. Bunun ötesindeki her türlü siyasal mühendisliğin nihai notunu verecek olan milletin kendisidir. Kim milletin adamı ise kazanan odur.