Türkiye, medyada bir "dengelenme sürecinden" geçiyor. Bu sürecin sancılı olması tabii de bunun ötesinde yüksek gerilimlere sahne olması kaygı verici.
Dengelenme derken... Basın ve ifade özgürlüğüne zerrece toz kondurmamamız gerekiyor.
Lakin yayıncılıkta "sorumluluk ve hesap verebilirlik" de mutlak gereklilik. "Özgürlük- Sorumluluk" arasındaki ince çizgiyi güncellemek kolay olmayacak! Öte
yandan medya kuruluşlarına ve medya mensuplarına yönelik her türlü şiddet eylemini; nerden ve kimden gelirse gelsin, kime yönelmiş olursa olsun reddetmek, kınamak herkesin ortak tavrı olmalıdır. Aksi takdirde, "Bir o taraftan bir bu taraftan" misali kaotik tırmanmayla karşılaşırız ki bedeli çok ağır olur.
Bu noktadaki ilkesel duruşumuz, New York dönüşünde Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun sergilediği yaklaşımla örtüşüyor. Davutoğlu, gazeteci Akif Beki'nin, Ahmet Hakan'a yönelik saldırıya ilişkin sorusu üzerine şu cevabı verdi:
"Birinin düşüncesi size daha yakındır, birinin düşüncesi size karşıdır, o ayrı bir durumdur. Ama şiddetin her türlüsü yanlıştır ve hukuk devleti içinde mutlaka müsebbipleri bulunur ve cezalandırılır!"