Omurga; vücudun çatısını oluşturur, hareketi sağlar, sağlıklı nefes almada, kalbin iyi çalışmasında rolü vardır. Hareket için beyinden emir getiren sinirleri kaslara taşır ve korur...
Türkiye siyasetinin omurgası da "AK Parti"dir. Devletin siyaset eliyle idaresini, halkın siyasal sistemde rahat nefes alıp vermesini, toplumsal kılcal damarlara kadar demokrasi taşınmasını, milletin emrinin anayasal organlara yansıtılmasını esas aldığınızda AK Parti'nin Türkiye için yeri ve önemini somutlaştırabilirsiniz.
***
5. Olağan Kongresi, ülkenin içinden geçmekte olduğu ateş çemberi, geçmiş başarıları, daha iyi bir geleceğe yürüme ideali, hemen her çevrenin AK Parti'yi yeniden yeniden değerlendirmesine yol açıyor.
AK Parti'yi doğuran ve yaşatan şartlardan uğradığı değişime, yenileşme iddiasından kökleri ile buluşması gereğine kadar pek çok şey söyleniyor.
Fabrika ayarları deniyor, kuruluş felsefesi hatırlatılıyor, abdest tazelemekten söz ediliyor. Tek tek bakıldığında hak verilebilecek pek çok argüman olmakla birlikte;
1- AK Parti'nin kuruluş tarihi olan 14 Ağustos 2001 ile 27 Ağustos 2014'teki 1. Olağanüstü Büyük Kongresi arasındaki büyük meydan okumayı, 27 Ağustos 2014-12 Eylül 2015 arasındaki geçiş süreci deneyimini ayrı ayrı ve özel olarak ele almak zorundayız.
2- AK Parti'nin büyüdüğü ve büyüttüğü Türkiye ile Yeni Türkiye arayışı ve küresel- bölgesel dengeleri de ayrıca güncellemek durumundayız.
***
Kuruluşundan, kurucu lider değişiminin gerçekleştiği Ağustos 2014'e kadar geçen dönemde AK Parti'yi uzun uzun anlatmaya gerek yok. Tüm yaşanmışlığıyla hafızalarda tazeliğini koruyor. Sevsin sevmesin, desteklesin desteklemesin 14 yıl boyunca AK Parti, herkesin hayatına dokundu, o veya bu ölçekte dönüşüm sağladı. AK Parti'yi, reform dinamiğinin inişli çıkışlı grafik çizdiği 2011 seçimlerinden sonrasıyla, Mayıs-Haziran 2013 Gezi Olayları'nın izleriyle, 17-25 Aralık siyasete müdahale girişiminin şoklarıyla da değerlendirmek mümkün. Ancak bütün bunların analiz edilmesi için 27 Ağustos 2014 sonrası daha uygun ve örnek bir yıl.
1- Geçen sürede görüldü ki, yenileşme ve gençleşme çabası, kurucu iradenin çekim alanından uzaklaşılarak başarılamıyor. Etkili ve yeterli istişare mekanizması işletilmedikçe, her yeni kadronun öğrenme süreci de maliyetli oluyor. Öz değerlerine bağlı kalarak değişen koşullarda değişimini başaramayan bir ekibin, Türkiye'yi değiştirme iddiasının toplumsal karşılık bulamayacağı daha iyi anlaşılıyor. Parti dışı koalisyon ihtimalinin yarattığı travmaya karşı, parti içi koalisyon seçeneği ön plana çıkıyor.
***
2- Yeni Türkiye yolculuğuna gelince... Küresel şartlar, "
Ilımlı İslam" diye adlandırılan ve bu coğrafyaya dayatılan modelin yakın gelecekte geçerli olmayacağına işaret ediyor. "
Liberal muhafazakârlık" veya "
Liberal laiklikle" ilgili yeni modellerin bölgeye enjekte edildiği günler bizi bekliyor. G 20 Masası'nda oturmakla yetinmeyen, masa düzenini sorgulayan, ezilmiş geniş kitleleri küresel çapta etkileyen Türkiye'ye bu sıralar oldukça sert mesajlar veriliyor. "
Yeni anayasa, barış süreci, ikinci nesil ekonomik reformlar, farklı kesimlerin demokratik taleplerine esnek çözümler" üretilmedikçe Türkiye bir "
fetret devrine" doğru yol alabilir.
Özetle...
Yeni Türkiye, yeni statükoların parçalanmasından geçiyor!