Küçümsemek için söylemiyorum. Ama... Son yıllarda bazı "tipler" türedi. Birden "gazeteci" diye karşımıza çıktılar. Abilerinin kariyer planlamalarına göre, oradan oraya tayin edildiler. Görünüşte haber yaptılar. Devlete yerleştirilmiş diğer Abileri sayesinde hiç bilmedikleri alanlarda mesafe de aldılar. Kimileri merkez medyaya sızdı. Kimileri de kara propaganda için kurulmuş internet sitelerinde palazlandı. Gazetecilik kisvesi altında yürüttükleri faaliyet "misyonerlik" sınırına kadar vardı. Yetiştirilme biçimlerine göre üstlendikleri örtülü görevleri, basın mensubu kimliği altında peçelemeyi de başardılar. Onlar sahada çoğaldıkça, karşıtlıkları da üredi. Sınırlı dünya görüşüne, yaşadığı kısıtlı deneyimlere göre Türkiye'yi ve dünyayı okuyan, öfkesi ile kaleme sarılan alternatif tipler de yazı dünyasında mevzilendi. Haberin değeri, anlamı, ilkeleri alt üst edildikçe, "karalama, dedikodu, imaj suikastı" bu tarz medya düzeninin odağına oturdu. Dijital hafızanın karanlık dehlizlerine girmeyi denediniz mi, demek istediğimi daha net anlarsınız! Yani... Şimdi internette açın bir arama motorunu, yazın bir ismi, gördüklerinize, okuduklarınıza akıl sır erdirmeniz mümkün değil. Ne idüğü belirsiz o tipler, şeytani akıllarınca, iğfal edilmiş zihinleriyle, hesap vermemenin pervasızlığı ile istedikleri gibi algı operasyonu çekebiliyorlar. Özeleştiri yapmak, tövbe etmek yerine, kirli savaşlarında cepheyi genişletmek için her enstrümanı kullanıyorlar. Son metotları ise "arkeolojik kazı!" Geriye yönelik araştırmaya girişmenin şehvetine kapılarak bir açık, bir çelişki, bir tutarsızlık bulursak "bize gün doğdu" diye düşünüyorlar. Bulamazlarsa, lafı eğip büküp, idrak yolları enfeksiyonunu her yere yayıyorlar.
Netice... Bağışıklığı olan bizlere bulaşsalar da amaçlarına ulaşamazlar. Onlar ıslah olmasa da bize düşen "Allah ıslah etsin" demektir!