Kabul edelim ki Türk siyaseti, özellikle CHP, eski Genel Başkan Deniz Baykal'ı mumla arıyor. Deniz Bey'in konulara hâkimiyeti, siyasi çizgisindeki ısrarı, insani ilişkileri taraflı tarafsız herkesçe saygı görüyor. Kaset operasyonu ile parti başkanlığına veda eden Baykal sonrası CHP, bir türlü kimlik bunalımını aşamadı. Yeni CHP iddiası tutmadı. Transfer isimler partiyi dönüştürmeye yetmedi. Siyaset üretme kapasitesi azaldıkça, koskoca Cumhuriyet partisi, "Amaca ulaşmak için her aracı kullanmayı mubah" sayan odaklarla işbirliğine girdi. "Allah Allah" dedirten o yakınlaşmanın, CHP'yi ipotek altına aldığı bugün tüm çıplaklığı ile ortaya çıktı. Mevcut CHP yönetiminin, Paralel Yapı ile proje ortaklığının maliyetine katlanacağı açık. İşin o tarafını seçmene nasıl izah edecekleri kendi bilecekleri iş. Ama Sayın Baykal'ın, kaset komplosu sırasında, olayın Pensilvanya ile ilgisi olmadığını söylerken, hangi aracıya güvendiğini ve o bilgiye neden itibar ettiğini topluma açıklama borcu var. Failleri teşhir etmek de Hükümet'in boynunun borcu kuşkusuz.