Asansörde tesadüfen karşılaştık. Elindeki dosyayı açtı. Bazı tutanakları gösterdi. "Filanca sandıkta HDP'ye 200 oy çıkmış. Bu oylar aslında bizim. O sandıktan o partiye o kadar oy çıkması mümkün değil" dedi. Bunun üzerine basit bir soru sordum:
"Partinizin müşahidi neden o tutanağı imzalamış?"
Dedi ki...
"Bizim görevlimiz o sandıkta yokmuş!"
Genel Başkan Yardımcısı'nın verdiği cevap güncel tablonun çarpıklığını anlatmaya yetiyordu...
***
Önceki gün CHP Genel Merkezi'nde idim. Seçim sonrası durum değerlendirmesi ve sohbet için...
Katlar gençlerle dolu idi. Arı gibi çalışıyorlardı. Ana gündem maddesi, Ankara başta olmak üzere sayım sonuçlarına yapılan itirazlardı. Bu manzarayı görünce insan ister istemez merak ediyor:
"
Ana muhalefet partisi sandıklar için önlem almaz mı?" Anlatılana göre CHP örgütü, "
Her türlü hazırlığımızı yaptık" bilgisi vermiş. Netice ortaya çıkınca kurmay kadro "
Örgütlerin bir kısmını lağvedip gençleri çalıştırsaydık daha iyi sonuç alırdık!" demiş. Doğrusu haksız da sayılmazlar. Neden? Nedeni belli aslında. Kaçan trene bilet alır misali arayışlar, sokağa dökülmeye azmettirilen kitlelerle birleşince, olayın niteliği değişiyor da ondan! Kuşkusuz oy namustur ve sonuna kadar savunulmalıdır. Bu, demokrasinin gereğidir. Yani, bir parti sonuca itiraz edince "
hak arayışı" oluyorsa, bir başka parti itiraz ettiğinde "
provokasyon" olarak nitelenemez. Ancak oylara sahip çıkma görevi öncelikle partilerindir. Mesele, sandıkta son dakikaya kadar bulunmayıp sonradan sandık başarısızlığına mazeret üretme, seçmeni manipüle etme ve seçimlerin güvenilirliğine gölge düşürme girişimidir. Yoksa oyların birbirine yakın olduğu merkezlerde yeniden sayım yapıldığı hemen her yerel seçimde görülmüş, başkanlık koltuğunun el değiştirdiği örnekler de yaşanmıştır.
***
Yerel seçimin CHP'deki yansımasına gelince... Yorgunluk ve moral bozukluğu hâkim olmakla birlikte sanki bir teselli vardı:
"
Bu sonuçlar, Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığını sorgulatmaz!"
Aslında parti içinde bir sorgulama sürüyor. Zaten
Kemal Kılıçdaroğlu'nun bizzat kendisi yabancı basına verdiği demeçte, seçim sürecindeki hataları kabul etti. Lâkin seçimden önce yedeklenen
Mustafa Sarıgül senaryosu bu şartlarda şimdilik uygulanabilir görünmüyor. "
Böyle bir deneme olsa bile bir dönem (merhum) Erdal İnönü ile Deniz Baykal arasındaki kurultay rekabetine dönüşür. Tıpkı İnönü gibi her seferinde Kemal Bey kazanır" kanaati beyan ediliyor.
Tabii, CHP'nin Cemaat'in örgütlü aktörlerinin peşine takılması, dışarıdan servis edilen tapelere bel bağlaması, seçmene gelecek güvencesi verememesi, ülke genelindeki oy oranında partiye transfer isimlerin bireysel performansına yaklaşılamaması da tartışma başlıkları olmaya devam ediyor.
Ve gelinen noktada CHP yönetimi, her kesime hitap edecek Cumhurbaşkanı adayı üzerinde daha fazla kafa yoruyor. Ayrıca, olası erken genel seçim için stratejik planlama yapıyor.
Son söz...
Gerçek manada sandığa sahip çıkamayan, ülkenin kaderine hiç sahip çıkamaz!