Psikolojik harekât hep vardı, son günlerde zirveye çıktı. Hakan Fidan'ın MİT Müsteşarlığı'na atanması daha ilk günden, istihbarat âleminde benzerine pek rastlanmayan tavırlara yol açtı. Örneğin, küresel istihbaratın oyun kurucu ülkeleri Fidan'ı açıktan eleştirmekten çekinmedi. Hatta İsrail gibi ileri gidenleri "güvensiz" ilan etmeye bile kalkıştı. Fidan'ın varlığı, bildiğimiz bilmediğimiz bir dizi kurguyu da beraberinde getirdi. Dış senaryolar yetmedi, içeride de MİT'in yeniden yapılanmasından rahatsızlık duyan gruplar ile MİT'in içinde yer bulamayan kimi çevreler de karşı atağa geçti. Bu arada bazı MİT mensuplarının acemilikleri, bazılarının kuralları zorlayan uygulamaları hatta bir kısmının mesleğe ihanet etmeleri işin tuzu biberi oldu.
***
Milli İstihbarat'ta "
Fidan kırma operasyonu" aslında ormanı budamayı hedefleyen büyük hamle ile birlikte düşünülmeli. Kim ne derse desin... Özgün hali ne kadar masum olursa olsun... Gezi Parkı üzerinden yazılan bir uluslararası senaryo vardı ve doğrudan Başbakan
Tayyip Erdoğan'ı hedef alıyordu. Nedeni gayet basitti. Erdoğan, küresel sistemi yöneten aktörlerin vereceği role "
evet" demedi. Aksine "
küresel sistemin adaletsizliklerini" sorguladı. Yeni modeller önerdi. İşleyen sisteme çomak sokulması, Erdoğan'ın liderliğindeki Türkiye'nin belli bir çizgide tutulamayacağı gerçeği ile yüzleşti ve uluslararası ilişkilerde farklı hesapları tetikledi. "
Milli politika, milli istihbarat, milli ar-ge" kapasitesinin, küresel dengeleri etkileyebilecek aşamaya ulaşacağı da anlaşıldı. Geleneksel müttefiklerin dışında teknolojik işbirliği arayışlarına girilmesi ise endişeli yabancılar için "
alarm zillerinin" çalmasına yol açtı.
***
Tüm eksikliklerine, öngörü yetersizliklerine, sahadaki aksiliklerine rağmen, milli istihbaratın bilinen güçlerin çekim sahasından çıkıp, kendi yörüngesine girme çabası çok ama çok anlamlı idi. Güncel Türkiye politikasının ana aktörü Erdoğan'ı sarsan lâkin yıkamayan malum girişimler, o politikayı şekillendiren diğer isimlere yönelmiş olabilir. Bir başka ifade ile "
zincirin halkalarını zayıflatma planı" devreye girmişse MİT Müsteşarı Hakan Fidan'dan sonra Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu ve Enerji Bakanı
Taner Yıldız'ın da yıpratıcı olaylarla karşılaşması sürpriz olmaz. Zira "
dış politika, istihbarat ve enerji stratejisi" olabildiğince milli, olabildiğince bağımsız kurgulanıyor.
***
Şöyle bir baktığımızda...
Türkiye'nin, Rusya ile nükleer enerji yatırımı başlatması,
Çin'le, hava savunma sistemi konusunda yakınlaşması,
İran'la ticarete devam etmesi,
Kuzey Irak'la petrol- doğalgaz kontratları imzalaması hafife alınacak kararlar değil!
Buna bir de terör örgütü PKK'nın silahtan arındırılması çabasını ve bu çözüm iradesinin tamamen bize özgü olmasını, dış merkezlerin karıştırılmamasını da eklediğinizde tablonun ne kadar zor ne kadar karmaşık olduğu iyice görülüyor. Belki de bu yüzden, Türkiye'nin bileğini bükmek üzere, örneğin Çin'le savunma sanayi entegrasyonunu önleme adına PKK kartı yeniden kullanılabilir. Zaten Kandil'in karın ağrısı, BDP'nin yarım ağız mesajları bu kuşkuyu doğruluyor.
Ve son husus...
Birileri Hakan Fidan'da "
siyasi kariyer potansiyeli" görüp, şimdiden gardını alıyor olabilir!