Gezi Parkı olayları, "stratejik siyasal yıpratma ve toplumsal mühendislik" planı karşısında, önce "doğru teşhis ve kriz yönetim sorunu", sonra "toparlanma ve demokratik safları sıklaştırma pratiği" ile hafızamızda derin izler bırakarak geride kaldı. Çevre gibi masum bir noktadan çıktı. Giderek, iktidarı sokakta devirme atağına dönüştü. Sonra oyun bozuldu. Bedeli ağır oldu. Acılarla yoğruldu. Eylülde, "üniversitelerde, stadyumlarda" yeni kıpırdanmaların altyapısının kurgulandığı iddia ediliyor. Lâkin sessiz yığınlar, bu kez hazırlıkların meşru olmadığını iyi biliyor. Ve Başbakan son seyahatten dönüşünde şu özet mesajı veriyor:
"Hukuk içinde kalmak şartıyla her türlü eyleme şapka çıkartırım. Huzursuzluk çıkaranlar bedelini hukuk içinde ağır öderler!"
Türkiye, seçim düzlüğüne girmişken hesap içinde hesap arayanlar, en büyük hesabı milletin kestiğinin umarım farkına varırlar!