Ankara bürokrasi mahfillerinde olan biteni anlatmak bakımından geçtiğimiz hafta ele aldığım Sayıştay Yasası değişikliği konusu, beklediğimden de fazla ilgi çekti... Önce, sıcağı sıcağına iki hususu paylaşayım. Sonra, tespit ve tahminlerimi aktarayım.
Güncel hususlar şöyle:
1- Sayıştay Yasası'nda yapılmak istenen değişiklik, "şimdilik" kaydı ile gündemden düştü. Ama Meclis tatile girmeden bir torba yasa içinde bazı düzeltmeler yapılması ihtimal dahilinde.
2- Sayıştay koridorlarında, yasa değişikliğini Maliye kurmaylarının tetiklediği kanaati hâkim. Hatta ben de Maliye geleneğinin "kurumsal hesap verebilirlik" iştahını sorgulayan bir yazı yazdım. Bunun üzerine Maliye Bakanlığı Müsteşarı Naci Ağbal aradı. Dedi ki... "Bakanlık'ta bir iç genelge yayımladım. Sayıştay denetçilerine her türlü bilgi ve belgenin verilmesini bizzat talimatlandırdım. Maliye olarak denetimden kaçınmak gibi bir durumumuz yok. Allah'a şükür boğazımızdan haram lokma geçmedi. Halihazırda yaşananlar, değişim sancısıdır!"
***
Muhalefet partilerinin sık sık eleştirdiği "denetim" konusu, 2002'den itibaren yeni bir yaklaşımla ele alınıyor. Eski Çalışma ve Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in, Başbakan Başdanışmanı iken başlattığı, Başbakanlık Müsteşarı iken belli ölçüde uygulamaya taşıdığı "Kamu Yönetimi Reformu" şu formülle tanımlanmıştı:
"Değişimin yönetimi için, yönetimde değişim!.."
Dolayısıyla mevcut AK Parti kadrolarının o formülü uyguladığı ve hatta "Herkes değişsin ama ben değişmeyeyim" yaklaşımına karşı bayrak açtığı söylenebilir. Bu nedenle siyasi alana yerleşen şu üç kanaat oldukça önem taşıyor:
Kanunlar yenilendi lakin bürokratik zihniyet aynı kaldı.
Denetleyenin olduğu kadar denetlenenin de hak ve hukuku teminat altında olmalı.
Kurumlar kutsallaştırılmamalı.