Geçtiğimiz hafta, çok tartışılan "Sayıştay Raporları" üzerine bir yazı yazmıştım. Aynı anda Maliye'den ve Sayıştay'dan telefonlar aldım.
Önce "Maliye" tarafından başlayayım.
Üstatlar diyor ki...
* Gizleyecek bir hususumuz yok, bilgi paylaşımına açığız.
* Allah'a şükür yüzümüzü kızartacak iş yapmadık. Kimse bizi töhmet altında bırakamaz!
* Denetimle yönetimin sınırlarının ayrıştırılmasında sorun yaşanıyor.
Demokrasinin ve kalkınmanın önündeki engel, denetim ve yargının, asli işini bırakıp doğrudan icranın içine girmeye çalışması!
Özellikle son bölümdeki tespite katılmamak mümkün değil.
Ancak "Sayıştay"dakiler de şu noktalarda ısrarcı:
* Maliye, bizim istediğimiz formatta bilgi vermek yerine, kendi ürettiği tabloları sunma eğiliminde. Bu yaklaşım, gerçek durumu görmeye engel teşkil ediyor.
* Gelir İdaresi Başkanlığı'nın "vergi uzlaşma kararlarına" girilmesi hoşnutsuzluk yaratıyor.
* Hukukilik, verimlilik ve performans denetimi ilk kez yapılmaya başlandığı için bazı kurumlarda eski alışkanlıklarla savunma refleksi gelişiyor.
Peki, inandığı doğruların peşinde koşan "ben" ne diyorum?
* Yargı organı ve denetim elemanı, idarenin yerine geçerek karar vermemeli.
* Yönetimin hesap verebilirliği, her türlü kuşkunun ilacıdır. Esas olan milletin çıkarıdır.
* Rapor yazmak, sanıldığı gibi asıp-kesme işi değil, yasal yetkiyi doğru kullanma yetisidir.