Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Yetki özel, sancı genel

Galiba durumu özetleyen en iyi örnek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'den geldi. Hani şu meşhur "Kurt, kuzu, ot" problemindeki gibi... Sandalcının, bir kıyıdan öbürüne "kurdun kuzuyu, kuzunun otu yemeden taşıma becerisi", Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM) için aranan çözümün bir benzeri...
Gelinen aşamada, Hizmet Hareketi'nin kategorik karşı duruşu ile açıklanmaya çalışılsa da iktidar partisine mensup milletvekillerinde de zihinlerin bulanık olduğunu söylemek zorundayız.
Esasen, ÖYM'lerin "ihtisas mahkemesi" olarak görevine devam etmesi gerektiği konusunda bir mutabakat söz konusu. Ancak bu mahkemelerin görev alanlarının kısıtlanması, yetki kullanım tarzına kesin çizgiler çekilmesi talebinde daha geniş çaplı mutabakat dikkati çekiyor.
Burada belirleyici noktanın Başbakan Tayyip Erdoğan'ın duruşu olduğu çok açık. Hem Başbakan'ın talimatının yerine getirilmesi hem de yürüyen davaların sekteye uğratılmaması için mucizevi bir formüle ihtiyaç duyulduğu da aşikâr.
Kabul edelim ki olağandışı yapılanmalarla olağanüstü yöntemlerle mücadele edilebiliyor. Lakin, olağanı aşan yetkilerin süreklilik kazanması aynı zamanda yönetsel anomali doğuruyor.

***

Özel yetkili savcıların, "Vatan Millet Sakarya" ruhuyla çalıştığı, ülkeyi örümcek ağı gibi saran derin yapıları kökten çözme saiki ile hareket ettiğine kuşku yok. Hatta Ankara'dakileri statükocu, koşullara göre hesapçı buldukları da söylenebilir. Ve onlara göre, ÖYM'ler belli bir dönemi kapsayan, görevi bittiği için tasfiye edilecek kurumlar değil. Aksine, milli iradeye, ülke bütünlüğüne kastedebilecek oluşumlar her fırsatta canlılık kazanabilir. Bu yüzden sürekli takibi zarurettir.
Siyasal sistemi vesayet altında tutan, sandığa saygı duymayan, özgürlüklere ve bireye inanmayan odaklar yüzünden geçmişte yüksek bedeller ödemiş kitleler de haklı olarak ÖYM'lere neşter vurulmasına karşı çıkmaktalar. Liberal aydınlar, camialar, sivil toplum kuruluşları sürmekte olan soruşturma ile davalar yara almasa dahi yargılanan mihrakların yeniden güç ve moral kazanmasını istememekte...
Hükümet cephesine gelince...
Aslında her iki görüşün temsilcilerine de rastlamak olası. Ama burada önemli olan husus başka... Bir ülkenin Başbakanı ÖYM'leri kastederek, "Alacaksan beni al" diyecek sınıra varıyorsa, orada durup düşünmek gerekiyor. Kaldı ki ortaya çıkarılan illegal örgütlenmelerin hemen hepsinin doğrudan Başbakan'ı ve partisini hedef aldığı da su götürmez bir gerçek. Buna rağmen AK Parti kurmayları manidar biçimde artık "normalleşme kavşağına" girildiği kanaatinde. Siyasal olgunluk düzeyinin arttığını, demokrasiye sahip çıkma bilincinin geliştiğini, darbelerden arta kalan ritüellerin kaldırıldığını düşünüyorlar. Konjonktürel nedenlerle veya rövanşist duygularla bir kez daha başını kaldıracak güçleri kırabilecek mekanizmaların zaten bulunduğunu savunuyorlar. Yine de ikna edemiyorlar.
Netice olarak...
Meclis tatile girmeden, 3. Yargı Paketi'ne bir gece yarısı önergesi ile eklenmesi beklenen ÖYM'lerle ilgili hükmün, 1 Ekim'den sonrasına bırakılması hem toplumsal hazmetme kapasitesinin gözetilmesi hem de kritik yargılamaların karara bağlanmasını beklemek açısından daha makul sanki...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA