Öncelikle, herkese iyi bir yıl diliyorum. 2012'nin zor geçeceğini söyleyenler çoğunlukta. Oysa, 2006'nın ikinci yarısında, 2008'in son çeyreğinde ve 2009'un tamamında sıkıntılı iç ve dış ekonomik koşulları aşarak geldik. Yani daha çok Avrupa'daki belirsizliğin tetiklediği finansal güçlükler, 2012 Türkiye'si için bilinmedik durumlar değil. Özellikle "kriz yönetim deneyimi" Türkiye'yi farklılaştırıyor. Düne kadar "enflasyon hafızası" nedeni ile bir önceki yılın tüm maliyetlerini ertesi yıla taşıyan hastalıklı bir yapımız vardı. Bugün, krizlerden ders çıkarmış reel kesim, bankacılık sektörü ve kamu yönetimi avantajımız söz konusu. Demem o ki...
Ne "karamsarlık" ne de "aşırı özgüven." Sadece "ihtiyat, dikkat ve cesaret!"
***
2012,
"rehabilitasyon yılı" olmaya aday. Hem
"kazanımların korunması" hem de siyasi ve ekonomik reformlara
"ince ayar" yapılması yönüyle. Cari açığın yapısal çözümü, kurumsal dönüşümlerin içselleştirilmesi, kanun hükmünde kararnamelerle oluşturulan yeni yönetim sistemlerinin düzeltilmesi...
Bu açıdan bakıldığında geçtiğimiz yıl en kapsamlı değişim Maliye Bakanlığı'nda yaşandı. Hazmetme sorunları da halen devam ediyor. Ve elektronik posta trafiği öylesine yoğunlaşıyor ki şaşırmamak elde değil. Zira Maliye, medya ve kamuoyu ile ilişkilerinde oldukça muhafazakârdır.
"Mum dibini ışıtmaz" misali çoğu zaman kendine çalışanlarına karşı cimdir. Eğer maliye teşkilatının farklı birimleri, mesaj gönderiyor, gazete ilanı veriyorsa bunu ciddiye almak gerek.
"Bürokratik şovenizm, yeniye direnme, statükoyu koruma" riski bulunsa da Maliye'den yükselen seslere kulak verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
***
Benim öteden beri savunduğum tez şudur:
"Vatandaş, işin özüne bakar. Bir hizmetin o veya bu unvanla verilmesinden ziyade sonucu önemlidir!" Bu nedenle, Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Gelirler Kontrolörleri ve hatta Vergi Denetmenleri'nin
"Vergi Müfettişi" olarak tek çatı altında birleştirilmesini destekledim. Bu yapılandırma sonucunda vergi müfettişleri de kendi içlerinde inceleme alanlarına göre değişik kategorilere ayrıldılar. Bilhassa büyük mükellef denetiminde tekelin kırıldığı, müfettişler arasında az da olsa geçişkenliğin sağlandığı bir model kuruldu. Buraya kadar tamam. Ama şimdi iki kritik hususu tartışma zamanı:
1- Eski alışkanlıkları devam ettirmeden, Bakanlık bünyesinde vergi dışındaki alanların denetimine odaklanacak
"Maliye Müfettişliği"nin gerekli olup olmadığı.
2- Maliye'deki kurullarda yetişme tarzlarıyla yıllarca birbirinden farklılaştırılan vergi denetim elemanlarının aynı çatı ve unvan altında toplanmasının yarattığı sancının nasıl dindirileceği... Kalite ve kalibre sorununa yol açmayan, ayrılmak isteyenleri ikna eden, içeriye moral veren, gençlere ise yepyeni kurum kültürü aşılayan bir
"geçiş dönemi" tasarlanmak zorunda. Aksi takdirde dönüşüm kâğıt üstünde kalır, çekişme uzun yıllar alttan alta devam eder. Muhtemel yargı kararları ise bürokrasiyi içinden çıkılmaz hale getirebilir.
***
Bir diğer konu ise
"Milli Emlak ve Muhasebat Kontrolörleri ile Milli Emlak Denetmenleri ve Muhasebe Denetmenleri"nin statü kayıplarıyla ilgili rahatsızlıkları... Kamu hesapları ile kamu mallarının denetimini gerçekleştiren bu görevlilerin itirazları da makul.
Madem ki
"Muhasebe ve Milli Emlak Denetmen ve Kontrolörleri" aynı çatı altında, aynı unvanla çalışmaya hazır olduklarını duyuruyorlar. Neden olmasın? Harcama ve gayrimenkul denetimindeki profesyonelliğin, devlet gelirlerine yoğunlaşan vergi müfettişlerine bırakılması da mantıklı görünmüyor...
Özetle...
Maliye huzurlu olursa gelir kaçağı da harcama israfı da kamu mallarının yağması da önlenir!