Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Stres boşalması

Telefondaki ses gergin bir ifade ile konuşuyordu:
"Eğer kontrol altına alınmazsa bu süreç kargaşaya gider. Herkes kendi hukukunu uygular hale geldi" diyordu. Siyasi cepheden yükselen bu ses Ankara'daki havayı özetliyor, "devlet krizi" ne dönüşme eğilimi gösteren açıklamalardan duyulan rahatsızlığı yansıtıyordu.
Şimdi filmi biraz geriye saralım. Yargı ile Hükümet arasında "sorun" olarak sunulan dizinin önemli bölümlerini anımsayalım.
Hassas olay, Haziran 2009'da lokal olarak başladı. Askere sivil yargı yolunu açan düzenleme fitili ateşledi. Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, anayasaya aykırı biçimde askeri yargı alanına müdahale edildiğini kapalı kapılar ardında anlattı. Ve Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararına kadar geçen sürede bir de "Kozmik Oda"ya girildi.
Takvimler Temmuz 2009'u gösterdiğinde, derin dalga su yüzeyine çıktı.
Yaz dönemi tayin kararnamesi ele alınırken Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250. maddesinde tanımlı özellikli suçları soruşturan savcılar üzerinden keskin hesaplaşma yaşandı. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun seçilmiş üyeleri ile Adalet Bakanlığı karşı karşıya geldi. Hükümette, Ergenekon savcılarına operasyon yapılacağı kuşkusu doruğa tırmandı. HSYK da karşı atağa geçerek yargının siyasallaştırıldığı hükmünü siyasi sahaya bıraktı. Bu tansiyon güz kararnamesine de sirayet etti ve halen düşürülemedi.
Derken, YARSAV eski Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu hakkındaki bir kararın icra edilmesi sırasında Yargıtay santralının usulsüz dinlendiği şüphesi zihinleri kemirdi. Bu kez Yargıtay ayağa kalktı.
Bu arada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, yasa dışı telefon dinlemelerinin iktidar partisiyle ilintisi konusunda teyakkuza geçtiği ifade edildi. Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya'nın "Partiler kapatma davasının geleceğini hissederler" beyanatıyla AK Parti'ye "ayağını denk al" sinyali gönderildi.
Nihayet 5 Ocak 2010'da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün düzenlediği erkler zirvesi de derde deva olmadı. O toplantıda, "Hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi amacıyla yapılacak yargı reformu"na değinildi. Lakin devlet başkanının akordu dahi güvensizlik ortamını aşmaya yetmedi.

***

Kronolojiyi aktardıktan sonra "Yargıdaki büyük patlama"nın kaynağına inmekte, Başkent kulislerine göz atmakta yarar var.
İlk soru şu:
"Adalet Bakanlığı olaya müdahil oldu mu? Saat 05.57'de ajansa düşen mesajı nasıl okumak gerek?"
"Bilgi kirliliğini önleme"
gerekçesine dayandırılsa da Bakanlık, şafak vakti servise konulan açıklaması ile taraf intibaı yarattı. Bakanlığın, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'le ilgili işlemleri "soruşturma evresi ayrı, kovuşturma evresi ayrı" gerekçesiyle savunduğu izlenimi doğdu. Buna karşın, "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" suçuna atıfta bulunularak, yargısal denetime tabi işlere herkesin özen göstermesinin istenmesi yerindeydi. Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığındaki toplantının bitiminde Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in, "yargıya gözdağı verildi" çıkışı ise anayasa değişikliğinin habercisiydi. Ve bugün Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın da devreye girmesiyle "demokratik evrilme-yargıya müdahale" saflaşmasında yeni bir safha başlayacak.
İkinci soru şudur:
"Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, kanaat beyanından da anlaşıldığı üzere 'yargının siyasi güçlerin etkisinde bulunup bulunmadığı hususu ile yargıya güveni sarsan adli tahkikatları incelemeye yetkili midir?"
Görünen o ki Başsavcı, siyasi partilerin denetimi yetkisini yorum yoluyla genişletmekte, üç kritik yargılama etrafındaki iddialarla hükümet arasında bağ kurmaya çabalamakta.
Üçüncü soru da şöyle:
"HSYK, Erzurum'daki özel yetkili savcıların görev sınırını aştığına karar verirken soruşturmanın içeriği hakkında bilgi sahibi midir?"
Eldeki veriler HSYK'nın, Erzincan-Erzurum hattındaki adli pozisyonların ön bilgisini edindiğine işaret etmektedir. Dosyadan el çektirilmeyip savcıların yetkilerinin alınması yargı bağımsızlığı açısından manidardır. Bu yetki tırpanı dün Genelkurmay'da hukuki danışmalarda bulunan 3. Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk'in ifadeye çağrılması tebligatıyla da iç içedir.
Sonuç olarak,
Kuvvetler ayrılığı ilkesi, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının teminatı ile ayakta durmaktadır. Ancak erkler arası denge hukukçunun üstünlüğü ön kabulü ile kurulamaz!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA