Peki bu arada ne oluyor? Yılbaşına 5 bin dolar kişi başına milli gelirle giren Türkiye, bir ayda kaybettiği 750 doları arıyor. Sadece kur artışı nedeniyle refah kaybı yaşanıyor. Hazine, gelişmelerin farkında. O nedenle piyasayı zorlamıyor. Faizlerin yükseldiğini görerek, bu ay piyasadan yapacağı borçlanmayı azaltıyor. Aslında Hazine'nin imdadına Uzan yetişiyor. Bankacılık Yasası'ndaki şu meşhur değişiklik var ya.
Hani, Fon'a devredilen bankaların hakim ortaklarından sağlanan tahsilatların öncelikle vergi ve sigorta prim borçlarının ödenmesinde kullanılacağına ilişkin düzenleme. İşte bu sayede, Telsim'in satışından elde edilen 4.5 milyar dolar "vergi geliri" olarak kasaya giriyor. Bu arada, borç stokunda dövizli veya dövize endeksli kağıtların oranının yüzde 15'e gerilemesi sayesinde, kur oynaklığından kaynaklanan riskin büyük ölçüde bertaraf edildiği anlatılıyor. Hatta Bakan Babacan, borsadaki endeks düşüşlerini, "Hisse senedi piyasasında yabancıların payı yüzde 65 civarında. Yani yabancılar arasında alışveriş sözkonusu" diye açıklıyor. "Global dalgalanma" mazeretini gösteriyor.