Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hz. Ali Camii'nde kıldığı cuma namazı çıkışı Suriye'deki hareketlilik üzerine soğukkanlı bir değerlendirme yaptı:
"İdlib, Hama ve Humus, hedef tabii Şam. Muhaliflerin bu yürüyüşü şu an itibarıyla devam ediyor. Biz de bunun gerek istihbarat gerek bütün medyadan takibini yapıyoruz. Tabii temennimiz kazasız belasız bir şekilde Suriye'deki bu yürüyüş devam etsin diyeceğim ama terör örgütleriyle birlikte oradaki bu direniş devam ederken, bizim de hatırlarsanız Esed'e bir çağrımız olmuştu, 'Gel görüşelim ve Suriye'nin geleceğini birlikte belirleyelim, tayin edelim' demiştik. Ne yazık ki Esed'den bu işe olumlu bir cevap alamadık. Şu an itibarıyla İdlib'den sonra, İdlib zaten tamam ama Humus yine muhaliflerin elinde ve Şam'a doğru da bir ilerleyiş söz konusu. Bütünüyle bölgede devam eden bu sıkıntılı yürüyüşler arzu ettiğimiz şekilde değil, gönlümüz bunları istemiyor. Maalesef bölge sıkıntıda."
Türkiye'nin çıkarları açısından sahada işler yolunda görünüyor.
Haklı olarak akla hemen Fırat'ın batısında ur gibi kalan Münbiç geliyor. Ama mesele değil. Bu Arap şehri de Halep gibi gerçek sahipleri tarafından alınacak. Artık YPG'nin kantonları birleştirme hayali çöp oldu. ABD'nin bölgedeki yeni gözdesinin HTŞ olduğu anlaşılıyor. "IŞİD'i Obama kurdu" diyen Trump'ın gözünü eski yönetim gibi "Laik terör örgütüyüz" masallarıyla falan boyayamazlar.
Bu sürecin sonunda kazanabilecekleri yegâne şey Suriye parlamentosunda temsildir. Aksine, Suriye topraklarında bağımsız bir devlet hedefine Türkiye'den önce ülkedeki Araplar geçit vermez.
Rusya da Ukrayna'da bir mutabakat için Tartus Limanı ve askeri üslere fit olmuş gibi.
İran'ın ikna edilmeye çalışıldığını da sanmıyorum.
Evet, Okyanus ötesinden Suriye'de olan bitenle ilgili gelen "Sorma ya biz de çok şaşırdık, izliyoruz valla" mealindeki açıklamalar bile bize işin içinde ABD'nin de olduğunu gösteriyor.
Ben de bu yüzden ilk günden beri ortaya çıkan sonucun, yerel dinamiklerin büyük güçlere dayattığı ve mümkün olduğunca çok aktörün işine gelen bir çözüm olduğunu söylüyorum.
Baksanıza, kaosun hüküm sürdüğü Suriye'nin kadim şehirlerinde ticaretin bile normalleşmeye başladığına dair görüntüler geliyor. Türkiye başta olmak üzere pek çok ülkeden terk ettikleri evlerine dönmeye başlayan Suriyeli mültecilerin haberlerini izliyoruz.
Umutsuz olmak hele hele sanki Suriye'de bir düzen varmış da bozuluyormuş gibi tepki vermek bana mantıklı gelmiyor.
***
ESAD'IN KALİNİNGRAD'I
Esad'ın ve ailesinin Şam'ı terk ettiğine, Rusya ve Katar gibi ülkelere gittiklerine dair haberler de geliyor ama teyide muhtaçlar.
Cephedeki Şam'a doğru ilerleyişin rotası ve Putin faktörü ise Esad için bulunan çözümün Lazkiye çevresinde ikametgâh olduğunu düşündürüyor
Zaten Putin'in derdi de buydu. Sıcak denizlere açılan o kadar toprak için Suriye'nin geri kalanına enerji harcamasına gerek yok.
Doğu Akdeniz'in en stratejik yerinde tıpkı Baltık Denizi'ndeki Kaliningrad gibi bir Rus üssü az ganimet mi?
***
O SIRADA ANA MUHALEFET LİDERİ
Parti içi muhalefetle meşgul olan ana muhalefet lideri Özgür Özel, "Atatürk'e sağlanan konfor bende yok. O dönemde Atatürk rahattı, sosyal medya yoktu. Whatsapp yoktu" diyor.
Haklı valla. Serbest ve genel seçim bile yoktu.
Ama bundan Özgür Bey'e ne?
O da "Atatürk'ün koltuğunda oturuyoruz" geyiğine kendisini fazla kaptırmış anlaşılan.
Bunları Cumhurbaşkanı Erdoğan dese anlarız...
Zira Atatürk, CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı'ydı. Ömrünün sonuna kadar bu görevde kaldı.
Şimdi onun koltuğunda da AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan oturuyor.
Ve Özgür Bey'in bakış açısıyla Atatürk'e sağlanan konfor onda da yok. Ama Erdoğan bu durumdan yakınmıyor.
Hatta geçen 10 Kasım töreninde, "Gazi bir 10 yıl daha görevde kalsa her şey çok farklı olurdu" dedi.
Atatürk'ün koltuğunda oturduğunu sanan Özgür Bey sizce Erdoğan'ı dinleyince "Yok daha neler" demiş midir?
***
ELİNİ SIKMADI DİYE...
CHP Genel Başkan Yardımcısı İlhan Uzgel, Suriye'deki gelişmeleri yorumluyor:
"Esad, Erdoğan'la görüşmedi diye cevap Halep'i almak mı olmalıydı?"