Trump, 20 Ocak'ta başkanlık koltuğuna oturmadan Rusya-Ukrayna Savaşı'nı geri döndürülemeyecek bir üst seviyeye taşımak için Putin'i kışkırtıyorlar. Son hamleleri, gönderdikleri füzeleri Rusya topraklarında kullanması için Ukrayna'ya izin vermek oldu.
Putin cevaben "Londra'yı vururum" dedi, nükleer silah olasılığından bahsetti.
Trump da olan biteni şöyle okuyor:
"Bu savaşı çözmek için Putin ve Zelenski'yle masaya oturacağım. Biden, Ukrayna'ya Rusya'ya yönelik ABD tarafından sağlanan füzelere izin verirse, nükleer bir üçüncü dünya savaşı başlayacak. Biden beceriksiz, bu cinayete bir son vermeli ve üçüncü dünya savaşını engellemeliyim."
Bahsettiğimiz kişi, 60 gün içinde eğer bir engel çıkmazsa 4 yıl boyunca ABD'yi yönetecek. Kimi siyasi yorumcular "Ciddiye almayın" diyebilecek kadar uçmuş olsalar da ciddi küresel savaş olasılığının yakın tehdit olduğu açık.
Trump'ın başkanlık koltuğuna oturmadan ilk kabul ettiği devlet adamının NATO'nun yeni Genel Sekreteri Mark Rutte olması da durumun ciddiyetine işaret ediyor.
Trump'ın yanından çıkan Rutte'nin soluğu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanında alması, bu kritik süreçte Türkiye'nin kritik rol üstleneceğinin göstergesi.
Rutte, Cumhurbaşkanı'yla görüşmesinde muhtemelen Trump'ın konuyla ilgili tutumunu da aktarmıştır. NATO Genel Sekreteri'nin ziyaretinden bir gün önce Erdoğan'ın Putin'le yaptığı telefon görüşmesi de Türkiye'nin olası bir kriz hâlindeki pozisyonunun ne olacağına dair ipuçları veriyor.
NATO üyesi olup da Rusya ile samimi diplomasi sürdürebilen yegâne ülke konumundaki Türkiye'nin, tıpkı Ukrayna- Rusya Savaşı'nda olduğu gibi yine dengeli bir tutum izlemesi şart.
NATO üyesi olabiliriz, ama sınırlarımıza yönelik saldırılarda işletilmeyen meşhur 5. Madde'yi, birileri istiyor diye iyi ilişkilerimizin olduğu komşumuza karşı işletmek zorunda değiliz.
***
NEYSE Kİ GÖREN GÖRÜYOR
Trump'ın Türkiye'nin hayrına çalışmayacağını tekrar edip duruyorlar. Kimileri de onun ABD'nin çıkarlarını gözeteceğinden bahsedip güvenmeyin diyor.
Ne tespit ama.
Beklenti eşiği çok yüksek olan arkadaşlara, Trump'ın Türkiye'ye değil ABD'ye başkan seçildiğini sık sık hatırlatmak lazım.
Adam tabii ki ülkesi için çalışacak.
Neyse ki, iktidar rasyonelliğini kaybetmiyor.
Biden'ın aldığı kararla gelinen kritik aşamayı gören Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şimdi Biden'ın bu kararını savaşı kızıştırmak ve hiç bitmemesini, hatta yayılmasını sağlamak için bir adım olarak yorumlamak mümkün. Biden'ın bu adımı çatışmanın tırmanmasının yanı sıra Rusya'nın daha büyük tepkisine neden olacak. Putin de ülkesinin balistik füzelerle saldırıya uğraması durumunda, nükleer silahla karşılık verilmesine olanak tanıyan doktrini onayladı. Bütün bunlar bölgeyi ve dünyayı yeni ve büyük bir savaşın eşiğine getirebilir. 'Benden sonra tufan' anlayışıyla hiçbir şey elde edilemez" diyor.
Dün de Bahçeli grup konuşmasında dünyayı ateşe atacak gibi duran Biden için "Derhal görevden azledilmeli" önerisinde bulundu.
***
KANDİL'İN VE DEM'İN KORKULU RÜYASI
Ne olduğu belli:
Öcalan'ın süreçte aktör olması, silahı bırakın çağrısı yapması, adını tepe tepe kullanan DEM'in fiilen başına geçmesi...
Bu yüzden yıllardır talep ettikleri şeyi Bahçeli çıkıp söyleyince mırın kırın ediyorlar. Hemen tutarlı pozisyonu alan Sırrı Süreyya Önder'in çok da cesur olmayan imalarını saymazsak, açık açık çıkıp "Bahçeli doğru söylüyor" diyen bir DEM'li gördünüz mü?
Sizce Öcalan, DEM'in ketumluğunu nasıl değerlendiriyordur?
***
GARGARA
İstanbul'da belediye hizmetlerine yapılan astronomik zamları nasıl gargaraya getiriyorlar ama.
Kreş tartışmaları, İmamoğlu'nun belediye meclisindeki şovları...
Ama gördüğüm kadarıyla CHP'li seçmen de yemiyor artık bu numaraları.
Nasıldı Lincoln'ün o güzel sözü:
"Bazı insanları her zaman kandırabilirsiniz, herkesi bazen kandırabilirsiniz, ama herkesi her zaman kandıramazsınız."