Aziz Yıldırım ve Ali Koç önce NOW TV'ye çıkmak istemişler. Kanaldan yapılan açıklamaya göre taraflar önce moderatör istememişler. Ardından 'Moderatör olsun ama soru sormasın' demişler. Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk teklifi kabul etmeyince de yayın iptal olmuş. Kimileri de Aziz Yıldırım'ın istemediğini söylüyor.
Bunun üzerine Kenan Tekdağ bütün şartları kabul edince ikili Habertürk'e çıkmış.
Evet reyting aldılar. Ama ekrana çıkardıkları muhabirini de peşlerine taktıkları siyah takım elbiseli adamlarla birlikte stüdyoya çöken iki zenginin kaykılarak raconlaşmasına kurban ettiler.
Görüntülere denk gelmişsinizdir. Ayrıntı vererek kimseyi rencide etmek istemiyorum. Ama sorun moderatöre soru sordurulmamasından ibaret değil. Taraflar kabul ettikten sonra böyle bir format tabii ki olabilir.
Sözünü ettiğim, istediklerinde kanal kapatan, yayın yıkan iki güçlü figürün, bir insana gösterilecek asgari saygıyı moderatörden esirgemeleri.
Ekranlarda böyle fütursuz davranabildiklerine, milyonları ciddiye almadıklarına göre, gündelik hayatlarında müsaade edene nasıl muamele ettiklerini düşünmek bile istemiyoruz.
Teferruat mı diyorsunuz?
Bence değil.
***
ALMANYA VE RUSYA ARASINDAKİ AŞK-NEFRET İLİŞKİSİ
Zorunlu askerlik uygulamasını tartışan Almanya'nın Savunma Bakanı Pistorius ülkesinin ilk hedefini şöyle tarif ediyor:
"2029'a kadar savaş kabiliyetine hazır hale gelmek."
Peki Almanya kiminle savaşabilir?
Bakan net. "Putin'in Ukrayna sınırlarında duracağına inanmamalıyız. Rusya, Gürcistan, Moldova ve nihayetinde NATO için bir tehdit oluşturuyor ve bu nedenle Ukrayna'ya askeri destek sağlamaya devam etmeliyiz. Kendi savunmamızı ve operasyonel hazırlığımızı ihmal etmemeliyiz" diyor.
Putin de cevabından emin. "Almanya gerçek bir devlet değil. İkinci Dünya Savaşı sonucunda bağımsızlığını kaybetmiş bir ABD devletçiğidir" diyor.
Sonunda birbirini boğazlayan bu iki devletin İkinci Dünya Savaşı'na müttefik girdiklerini unutmamak lazım.
Rusya ve Almanya'nın yan yana gelişi de şaşırtıcı hızda olabilir. Zira Trump'ın dediği gibi, birbirlerine göbekten bağlılar.
***
NE ETTİ SİZE BU AHMEDİNEJAT?
İran'da 28 Haziran'da yapılacak cumhurbaşkanı seçimine aday olmak isteyenlerin rejime bağlılığı ile siyasi, ahlaki ve dini sabıkalarını inceleyen Anayasayı Koruyucular Konseyi, 5 muhafazakar ve 1 reformist isme adaylık izni verdi.
Ülkede 2005-2013 yılları arasında iki dönem görev yapan ve adaylığı 2 kez reddeilen Ahmedinejat ise yine veto yedi.
Belli ki "devrimci" mollalar Ahmedinejat'ı radikal buluyorlar. ABD'ye ve İsrail'e karşı şahin kesilir diye mi çekiniyorlar dersiniz?
***
OKAN BAYÜLGEN VE CEM YILMAZ, BEYAZ, YILMAZ ERDOĞAN VS
Okan Bayülgen Anadolu Ajansı'na verdiği röportajda İsrail'in soykırımıyla ilgili içinde bulunduğu camiadan pek duymadığımız cesur cümleler kurmuş:
"'Çocuklar yaşasın!' diye bağırmak tabii ki çok güzel tabii ki gerekli, tabii ki bir işe yarayacaktır. Ama biz 'Yaşasın Filistin!' diye bağırmalıyız. 'Yaşasın Filistin!' ve 'Kahrolsun soykırım!' diye bağırmalıyız."
Evet, cesurca sözler. Zira Kültür endüstrisinin bir parçası olup da böyle kitabın ortasından kolay iş değil.
Yalnızca sektör değil, piyasaya sürülen ürünlerle beyni iğdiş edilip kendini batılı sanan kitle de adamı çiğ çiğ yer.
Bence Bayülgen'in akıntıya karşı kürek çekme iradesinin altında "Politik doğruculuğu insanlığın başına bir bela olarak görüyorum" sözlerindeki farkındalık yatıyor.
Aynı dönemde ünlü olduğu, çağdaşları olan isimler popülizmin sığ sularında yaratıcılıklarına yazık ederken, o perspektifini değiştirmeye cüret ediyor.
Bu özgüven sayesinde mahalle baskısına aldırmıyor. Tarihe geçen soykırım günlerinde Cem Yılmaz politik mizahı rakı kadehiyle instagramda poz verme seviyesindeyken, Van'dan, Hakkari'den yola çıkan Yılmaz Erdoğan Ankara pavyonlarını estetize etmekle meşgulken Bayülgen esasa girebiliyor. Bugünlerde oynadığı 3. Richard'ın kişiliğinin delhizlerinde var oluşuna cevap ararken, dünyanın yaşadığı son soykırıma şahitlik eden bir sanatçı olarak üzerine düşeni yapıyor.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz