Bugünlerde kimileri işi köpek nefreti boyutuna getirmişler olsa da Türkler hayvanlarla sorunu olan insanlar değildir.
Köylünün en büyük yardımcısı bir kangaldır. Şehirde de yaşam alanlarında hayvan hep vardır.
İstanbul dünyanın en çok kediye sahip şehridir mesela.
İş Türkiye'nin kırsal nüfusunun kentlere akması doyum noktasına ulaşınca çığırından çıktı.
Herkesin insan gibi müstakil evlerde yaşaması mümkün değildi. Kafesten farksız apartman dairelerinde altlı üstlü yaşamaya başladılar. Aniden oranı yükselen orta sınıfın hızlı uyum çabaları dairede hayvan besleme gibi modalar yarattı.
Kent hayatının doğurduğu sorunlardan olan yalnızlık da artınca, hayvanlar için şüphesiz bir eziyet olan bu şehirli alışkanlığı yayıldı. Mahallelerde köpek popülasyonu insan türüyle sorun yaşayacak kadar arttı.
Öyle ki birkaç yüzyıl önce köle pazarlarının kurulduğu İstanbul'da köşe başı her zevke göre köpek satan "veteriner klinkleri" açıldı!
Pandemide herkes hayvanlarıyla birlikte apartmanlarındaki kümeslerine kapatılınca da küçük burjuva modasının tadı kaçtı tabii. Komşunun pitbull'u kaçtı kapıcının oğlunu yedi. Kavga gürültü ayyuka çıktı.
İnsanın yalnızlığı paylaşsın diye esir aldığı köpekler başa bela olmuştu. Onca para ödenip alınan cins cins köpekler evlerden yollandı.
Belediyede masraf olmasın diye bunları toplayıp toplayıp kırsala saldı. Sokaklarımızda tek başlarına gezen çomarlarımız da gürültüye gittiler tabii.
Kontrolsüz yalnız başlarına yaşayamayan tehlikeli türlerle kimseye zararı olmayan köpekler sürüler oluşturdular. Yemek bulmak için bu kez toplu halde şehirlere indiler.
Bu kez saldırgandılar. Kimyaları bozulmuştu. Bizim halim selim çomarlar bile hırlar olmuştu. Sokaktaki köpeklerin sefaletini görenler onları sistematik olarak besleyince de üreme dürtüleri artan köpeklerin sayısı daha da arttı.
Köpek fobisi olan milyonların, ısırılanların duygusal tepkisi, kendilerini hayvansever olarak tarif edenleri radikalleştirdi.
Medyanın konuyu bir reyting malzemesi olarak ajite etmesiyle de devre tamamlandı.
Bu meseleden pozisyon devşiren" vijdan kuaförleri" de dahil sorunun müsebbiblerinin önümüze koyduğu "Uyutalım mı besleyelim mi" dayatmasını tartışıyoruz.
***
SİVRİ SİNEK-KÖPEK MUKAYESESİ
Bir tarafta can dostlarımız edebiyatı yapanlar diğer tarafta köpekle sorunu şahsileştirenler...
Karşılıklı olarak sosyal medyada birbirlerini "ruhsuz, sevgisiz, vicdansız" olamakla suçluyorlar, ahlak tavsiye ediyorlar, en iyi insanın kendileri olduğunu tekrar ediyorlar.
Mümkün olduğunca kavgalarından çıkan gürültüye maruz kalmamaya çalışıyorum.
Daha mantıklı, ilkesel bir düzlemde eller tutulur argümanlarla konuşmak isteyenlerse "Sivrisinek öldürmüyor muyuz? Köpekler neden öldürülemiyor" diye soruyorlar mesela.
İş 'son tahlilde'ye geldiyse, insan yavrusu da sivrisinek yavrusu gibi canlı. Onu ne yapacağız?
Evet, evet Gazze'de her gün bir otobüs dolusu öldürülen "canlılardan" bahsediyorum.
***
ÖZAL'I MOLLALAR MI ÖLDÜRDÜ?
Ahmet Özal geçen gün yine televizyondaydı.
Neden mi?
İran'da helikopter düştü, Cumhurbaşkanı öldü ya. E Ahmet Beyin babası da Turgut Özal da Cumhurbaşkanıydı. Helikopteri düşmemişti ama o Ruhani gibi pekala öldürülmüş olabilirdi.
Ahmet Bey'in neredeyse 20 yıldır tek gündemi bu. Hatta her ağzını açtığında da başka bir faile işaret etmesinden ötürü hakkında capsler yapıldı.
Olabilir, adamın babası da, medyanın suikasta uğradığına dair tek bir hukuki delil bile ortaya koyulamayan Özal'a ilgisinin sebebi ne?
***
FETULLAH YİNE ÖLDÜ
Geçen gün yine FETÖ'nun lideri FETO'nun öldürüldüğüne dair söylentiler sosyal medyada yayıldı.
İhbarı yapan Fetullah'ın yeğeni olduğu söylenen bir kişiydi. Daha sonra bu kişi ilgili tiwitini sildi.
Bu çete zaman zaman böyle söylentiler yayıp daha sonra Fetullah'ın son fotoğraflarını paylaşarak propaganda yapıyor. FETÖ'yü ölüp ölüp diriltiyor.
Tüm dünyada tarikat örgütlenmelerinin liderlerini kültleştirmek için başvurduğu bir taktik.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Melih Altınok | Bu köpekler nereden çıktı?