Putin, "Ukrayna'ya asker göndermek ihtimal dışı değil" diyen Fransa Cumhurbaşkanı Macron'a "Bir zamanlar ülkemizin topraklarına asker gönderenlerin akıbetini unutmadık" diye cevap verdi.
Putin'in kendisine karşı ordu toplamaya kalkan Macron'a sonunu hatırlattığı Fransız İmparatoru Napolyon, Avrupa egemenliğini sağlama hedefi karşısında ilk düşman olarak Rusya'yı görüyordu.
Bugün Macron, Putin'e vurmak için Ukrayna'yı kullanırken, Napolyon Rusya'ya saldırmak için bir sıçrama tahtası olarak Prusya'dan aldığı Polonya topraklarında kurulan Varşova Düklüğü'nü kullanacaktı.
Gözü yükseklerdeydi. Rus ordusunu yenmeyi, Moskova'yı ele geçirmeyi, Rusya'yı teslim olmaya zorlamayı ve kendisi için uygun koşullarda bir barış anlaşmasını dikte etmeyi hesaplıyordu.
Napolyon'un ordusu üç aylık çatışmaların ardından 14 Eylül 1812'de Moskova'ya girdi de. Ne var ki dibe vuran Rusya pes etmedi ve o hâlde bile Napolyon'un güçlü Fransa'sını yenmeyi başardı.
Fransız ordusunun yenilgisi, Batı Avrupa halklarının Napolyon'dan kurtulması için gerekli koşulları yarattı ve Napolyon'un imparatorluğunun çöküşünü getirdi.
Macron'un, Putin'in kendisini Napolyon'a benzetmesini iltifat olarak aldığına şüphe yok.
Zira Putin liderliğindeki Rusya, nükleer silahlara sahip olan bir dünya gücü. Napolyon'un karşısındaki Rusya ile kıyas kabul etmez.
***
ZORLA GÜZELLİK
Adana'da bir kahvehaneci, dükkânına gelen müşterilerin sık sık kavga etmesi sebebiyle dükkânda siyaset konuşulmasını yasaklamış.
Din, dil, ırk başta olmak üzere siyaset tartışmayı ve küfretmeyi yasakladığını ilan eden kahveci, "Bir buçuk aydır kavga gürültü yok. Çok tartışma ve kavga çıkıyordu, bu durumun önüne geçebilmek açısından böyle bir karar aldık. Bu durumdan yüzde 100 memnunuz. Ortalama bir buçuk ay önce bu yazıyı astık ve şu ana kadar herhangi bir sıkıntı çıkmadı" diyor.
Müşteriler ise uygulamadan memnunmuş. Kahvehanenin müdavimlerinden olan bir müşterinin aşağıdaki sözleri, zorla da güzellik olurmuş dedirtiyor:
"Burada ve çevre genelinde bu konulardan kaynaklı aşırı derecede tartışma oluyordu, gerek yok böyle şeylere. Bu uygulamanın yapılması kesinlikle iyi oldu. İnsanlar sinirlenip birbirlerinin kalbini kırıyor. Artık bu konular olmayınca futbol konuşuyoruz, dertleşiyoruz, şakalaşıyoruz; bizim için daha iyi oldu bu konular. Böylelikle kafamız gayet rahat, sohbetimiz rahatladı. İnsanlar artık kalp kırmıyor, birbirleriyle vakit geçiriyorlar."
***
BELEDİYE GAZETECİLERİ
Kemal Kılıçdaroğlu, "Nereden maaş aldıklarını biliyorum" dediği CHP'li gazetecileri hâlâ açıklamadı.
Gerçi Kemal Bey'in kimleri kastettiğini hepimiz biliyoruz. Malum belediyenin maaşa bağladıkları da her gece ekranlarda bağımsız gazeteci, fikir adamı pozları kesmeye devam ediyorlar.
Kaldı ki artık ortada en hafif ifadeyle "ayıp" olan bir durum da kalmadı. Fondaşından yandaşına pek çok kişi parça başı belediye gazeteciliği yapıyor.
Pazar hareketli, ortalık her türlü teklife açık aktörlerle dolu. Youtuber gazetecilerin tarifesi farklı tabii ki.
Böylece belediye başkan adayları yalnızca yandaşlarıyla değil, güya muhalifleriyle de ücreti mukabilinde çalışma fırsatı bulabiliyorlar.
***
ZÜBÜK
CHP Etimesgut Belediye Başkan adayı Erdal Beşikçioğlu, gazetecilerin "Siz neden Etimesgut'tan adaysınız? Çankaya değil de başka bir ilçe değil de neden Etimesgut, sizin takdiriniz mi?" sorusunu şöyle cevaplıyor:
"Iııııııııı, alternatiflerin içerisinde Etimesgut'un olması. Ya bizim Mustafa Kemal'imizin kurduğu bir ilçe olması. Iıı güneşin oradan doğması. Ankara'nın oradan içinin ısıtılması..."
Röportajı izlerken bir an kendimi Zübük filmini seyrediyorum sandım.
Bir kişi de çıkıp Angara ağzıyla demiyor ki "Ağa sen anlatıyorsun?"
Siz söyleyin, siyaseti, seçmeni bu kadar küçümsemenin en vasat örneğini gerçek hayatta bir sanatçının sergilemesine mi üzülelim?.. Yoksa bir aktörü daha farklı, özgün diye sevmemizin, kendisini tanımamamızdan kaynaklandığını anlamamıza mı?