Türkiye bir haftadır futbol camiasının ünlülerinden yüksek kâr vaadiyle milyon dolarlar topladığı ve geri ödemediği iddia edilen Seçil Erzan vakasını konuşuyor.
Hakkında 216 yıl hapis istenen Erzan suçlu, para verenlerse peşinen mağdur ilan edildi. Ama düğmeleri baştan yanlış ilikliyoruz gibi.
Zira, basında aksini iddia edenler olsa da Milli Takım'ı çalıştıran, dünyanın en önemli takımlarında forma giyen bu isimlerin tıbben geri zekâlı olduklarını düşünemeyiz. Resmi dolar faizi belliyken, kendilerine astronomik kârlar teklif edilmesinin yasadışı olduğunu bilmiyor olamazlar ya.
Bavullara, siyah naylon poşetlere koydukları milyon dolarları pastane köşelerinde "elden" vermeleri bunun en net kanıtı.
Öyle ya, keşke sorsa da kimsenin zaten "Nereden buldun?" dediği de yok.
Öyleyse "vergisini ödediğin, temiz paranı" yangından mal kaçırır gibi dekontsuz, belgesiz elin kadınına teslim etmenin sebebi ne?
En azından Emre Belözoğlu ve Volkan Bahçekapılı, bankada teslim ettikleri paralarına karşılık bir değil, iki imzalı dekont almışlar. Gerçi banka bu eylemin hukuken kötü niyetli olduğunu kanıtlarsa sorumluluktan kurtulabilir. Ama hiç olmazsa diğerlerine dediği kadar rahat şekilde "Haberim yok, paranızı ödemiyorum" diyemez.
Peki ya, Fatih Terim'in olayın başından beri ıslık çalması... Seçil Erzan'ın evinden çıkan belgelerde yalnızca kendisinin değil, şoförünün bile "gizli fona" para verdiği yazıyor. O halde Terim'in, boy boy fotoğraflarına rağmen Seçil Erzan için "İşim olmaz" demesinin sebebi ne?
Evet, bu davada hedef tahtasının göbeğine oturtulan Seçil Erzan'ın tek başına sorumlu olduğu bir dolandırıcılık yok.
O sadece, herkesin hukuksuzluğu bile bile göze aldığı, parasını kurtarmak isteyenin başkasını çukura çektiği bu çarkın hevesli mutemedi.
***
GAZZELİLER DEĞİL BİZ İŞGAL ALTINDAYIZ
Çevirmen Ayçin Kantoğlu'nun bir paneldeki harika konuşmasına denk geldim.
20 dakikanın her anı doluydu. Gazze konusundaki çaresizliğimizin resmini çizdiği şu cümlesiyse tek başına gerçekliğimizi insanın yüzüne çarpmaya yetiyor:
"Gazze dışında dünyada her yer işgal altında, hepimiz işgal edildik."
Videonun tamamı X'te var, tavsiye ederim.
***
BUGÜNLERDE TEK İŞİM TARİHE DAİR ÖĞRETTİKLERİNİ UNUTMAK
Akşener ve Özel'in Atatürk portresi önünde çektirdikleri fotoğrafı değerlendirdiğim dünkü "O karedeki tek Selanikli Atatürk, o da..." başlıklı yazıma Metin Bey'in itirazı var.
"Mustafa Kemal aslen Manastır ilinin Korucuk Köyü'nden. Yani aslında o karede hiç Selanikli yok" diyor.
Kendisine cevaben, "Olsun, TBMM kararıyla düzenlenen nüfus cüzdanında doğum yeri Selanik yazıyor hiç olmazsa" dedim.
Teskin edemedim. Bu kez de "Ona bakarsanız herkes onu 1881 doğumlu bilir, buyurun Cumhuriyet dönemi pullarında 1880 doğumlu" demesin mi?
Şimdi yine "Niye deşiyorsun, eline ne geçiyor?" diyecekler.
Desinler de acaba Atatürkçüler bize niçin yıllardır başka bir Atatürk anlattılar diye hiç mi merak etmiyorlar?
Hadi görüşlerini, yaşamını çarpıtmalarını geçtim, Atatürk'ün gerçek doğum tarihiyle niye oynarsın ki arkadaş?
Evet bugünlerde, yıllardır öğrettikleri tarihin neresini tutsak elimizde kalıyor.
Ben pandemiden beri hafızamı temizlemeye çalışıyorum, size de tavsiye derim. Hafifleyeceksiniz.
***
3 ÇOCUK DA NE, PUTİN '7-8 TANE YAPIN' DİYOR!
Gerçi Cumhurbaşkanı Erdoğan da revize etti, 3 çocuk tavsiyesini 4'e çıkardı ama siz asıl Putin'e bakın.
Geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada, "Rus ailelerde büyükannelerimizin 7-8 çocuğu olduğunu hatırlayın. Bu gelenekleri koruyalım ve canlandıralım. Çok çocuk sahibi olmak, geniş bir aileye sahip olmak, Rusya'nın tüm halkları için bir norm, bir yaşam biçimi haline gelmeli" diyordu.
Batı basını onu şimdiden "popülist" ilan etti bile.
Düdüklerini, insan popülasyonunu "makul bir seviyeye" indirmeye çalışanlar öttürüyor ya.