Habertürk spikeri Afşin Yurdakul canlı yayında işten ayrıldığını duyurmuş.
"Bu meslek büyük bir kıskaçta; demokrasi olmadan, hukukun üstünlüğü olmadan, ifade özgürlüğü el üstünde tutulmadan nefes alamaz. Nefes aldırmak hepimizin görevi" demiş.
Allah Allah!.. Kendisine ekranda birkaç kez denk geldim. Gündem dışı konularda derli toplu, gayet ilginç yayınlar yaptığını hatırlıyorum.
Acaba ne söylemişti de susturulmuştu? İktidarın uzay programına mı karşı çıkmıştı?
Ancak Yurdakul konuşmasında patronundan yayın yönetmenine kadar herkese minnettar olduğunu söylüyordu.
O halde hanımefendiyi kıskaca alan, gazetecilik yapmasını engelleyen, kimdi?
Sağ olsun Habertürk yaptığı açıklamayla merakımızı giderdi.
Afşin Hanım, Jandarkvari duygusal veda konuşmasında boşta bulunup ağzından kaçırmamıştı ama sorumlu meğer evlenip ABD'ye gitmeye karar verdiği beyefendiymiş.
Tarafsızlıktan yakınan gazetecimizin nikâh şahidi olan Ekrem İmamoğlu da her şeye şahitmiş!
Evet evet, tıpkı her analizimizi "tarafsızlık" süzgecinden geçiren ombudsmanımız Faruk Bildirici'nin nikâh şahidinin Kemal Kılıçdaroğlu olması gibi...
Neyse, sık sık eleştirdiğim Habertürk'ün bu olayda hakkını teslim etmeliyim. Bu vakada sorumlulukları yok.
Genelde muhalefeti eleştirenleri gönderen kanalın iktidarı eleştirdi diye bir gazeteciyi işten çıkartacağına da başından beri inanmamıştım.
Buyurun size memleketimden muhalif medya manzaraları.
***
CİLTLİ OLSUN, BEŞ KURUŞ FAZLA OLSUN
Hürriyet'ten Doğan Hızlan, yayıncılarla konuşmuş ciltli kitaplar daha çok tercih ediliyormuş.
Normaldir. Çoktandır bir kitle iletişim aracı olmaktan çıkan kitabın son demleri bunlar. Kitap ikonik bir nesne artık.
Ama yine de dijital çağ öncesi doğanlar için kitap okumak bireyin kendisiyle iletişimi açısından önemli bir işlev görüyor.
Tabletinden sabah akşam belgesel izleyen ancak kitap okumayı hiç bırakmayan rahmetli Mehmet Barlas'a, "Hangisi daha çok akılda kalıyor?" diye sorduğumda yıllar önce okuduğu kitaplardan bire bir cümleler okurdu. Ve ezber değillerdi.
***
ŞÜKRÜ SARACOĞLU DA ATATÜRKÇÜ DEĞİL Mİ?
Aziz Yıldırım'ı devirip büyük umutlarla Fenerbahçe Başkanı olan Ali Koç bu sene de şampiyonluğu Galatasaray'a kaptırdı.
Ama yılmıyor. Takımını geliştirmek için çırpınıyor.
İki büyük projesi var.
İlki, bir voleybolcunun heykelini dikmekmiş... Olursa bu Türkiye'de bir ilk olacakmış!
İkincisi de eskiden beri zaman zaman gündeme gelen, Şükrü Saracoğlu Stadı'nın adının Atatürk olarak değiştirilmesi projesi...
Heykel, Atatürk'le göz boyama derken al sana CHP!
Zaten Ali Koç'un başkanlığındaki Fener şampiyon olursa Kemal Kılıçdaroğlu da kazanır diyorlardı.
Sonuçta ikisi de kaybetti.
Ve ikisi de hâlâ nerede hata yaptıklarını görmemiş gibi popülizmle günü kurtarmanın peşinde.
Gel de yetiş ya Aziz Yıldırım deme...
Bu arada meraklısı için adı silinmeye çalışılan Şükrü Saracoğlu kulübe 16 yıl başkanlık etmiş, büyük hizmetleri dokunmuş bir siyasetçi. Bugün benim diyen Atatürkçülere taş çıkartacak kadar da Atatürkçüydü.
***
ARTIK MACRON'A KIZAMADIĞIMI FARK ETTİM
Fransa'nın başkenti Paris'te yapılan Ragbi Dünya Kupası'nın açılışında Cumhurbaşkanı Macron'un konuşmasını izledim.
Yok böyle bir nefret. Tribünler ıslıktan, yuhalamadan yıkılıyordu. Macron konuşamadı ama yine de iyi idare etti.
Bence protestocuların ulusal bir etkinlikteki aşırılığı, şımarıklığı ters tepti. Macron'u mazlum yaptılar.