Annem televizyonda bayram tatili göçünü, trafik kazalarını, kıyı kentlerindeki keşmekeşi izlemiş, telefona sarılmış, soruyor:
"Bayramda ne yapıyorsun? Bir yere gidiyor musun?"
Her zamanki gibi, "Hiç" diyorum... "Zaten yazı var, program var, çalışıyorum."
Hemen aferini kapıyorum. "Bayramda evde oturulur" diyor.
Çocukluğumdaki bayramlar gözümün önüne geliyor...



Sabahın erken saatlerinden itibaren tek tek zilleri çalıp yokladığımız için iyi biliyorum, köyüne, memleketine giden bir iki aile dışında herkes evinde olurdu.
"Hatırlıyorum" diyerek camdan oturduğum sokağa bakıyorum, gülüyorum.
Zira in cin top oynuyor, kediler sereserpe caddede uzanıyor. Normalde otomobil park edecek yer bulmakta zorlandığımız sokağımızdaki tek araba benimki... Bir de annemin arkadaşı Melek Hanımlarınki.
Memleketine giden birkaç komşu dışında ezici çoğunluk haber bültenlerinde izlediğimiz otobandaki trafik kuyruklarında, nüfusun beşe ona katlandığı tatil beldelerinde.
Sağ salim dönsünler de, yine katlanmak için üstüne para harcadıkları kalabalıktan, keşmekeşten, trafikten, pahalılıktan yakınmaları dinlesek.

***

NE ÇİLE ÇEKTİK AMA...
Elbette kimsenin keyfinin kâhyası değilim.
Ancak bayram tatillerinde herkesin aynı anda akın ettiği Ege kıyılarında yaşadıkları çileden zevk almaya başlayan bir sosyolojinin varlığı ilgimi çekiyor.



Zira yakınıyorlar mı, övünüyorlar mı belli değil.
Yakınıyor olamazlar. Çünkü yaza denk gelen her bayram tatilinde Bodrum'da lahmacunun 500 TL'den satılmaya başlandığı türünden kazık haberleri artık bir klasik.
Ortada beklenmedik, şaşırtıcı bir durum yok.
Öyle ya, bir insan "Enayiliğime doymayayım" demeyecekse Alaçatı'da tuvalete 50 TL verdiğini neden cümle âleme ilan eder mesela?
Çoğunluğa uymanın dayanılmaz hafifliğinden mi?
Belki de sadece "Paramız var ki kazıklanıyoruz kardeşim" diye akıllarınca böbürlenmek için.

***

BODRUM BODRUM
Bodrum'un nüfusu 192 bin 64.



Hiç altyapısı olmayan kentin bu bayramda da nüfusu 1 milyona yaklaşmış durumda.

***

ŞEHİRLİ MODASI
Vakit buldukça dağda bayırda yürüyüşlere çıkıyorum. Yolumuz sık sık yaylalara varıyor.
Kışın bomboş olan serin yaylalar yazın dolup taşıyor. İnsanların binlerce yıldır uyguladıkları bir pratik bu.
O hâlde sıcaklar bastırınca daha sıcak bir yere gitmenin "moda" dışında bir izahı olabilir mi?
Ve kaç yıldır var bu şehirli modası?

***

UCUZ TATİL ÖNERENE DE KIZIYORLAR
Hatırlıyor musunuz, tatil beldelerindeki pahalılıktan yakınanlara kış tatili alternatifinden bahseden Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'u günlerce linç etmişlerdi.
"Zengine yaz, fakire kış turizmi öyle mi" diyerek ajitasyonun dibine vurmuşlardı.
O zaman da yazmıştım...



Bir Turizm Bakanı'nın kış turizmini canlandırmak, gözde tatil beldelerindeki talebi istismar eden fırsatçıları medeni yollarla dizginlemek için alternatif önermesinden daha doğal ne olabilir?
Ne zaman tatile çıkıldığı bir statü göstergesi mi?
Öyleyse bile sana ne kardeşim, sen tatiline bak.
İyi bayramlar.