Pazartesi sabah 04.17'de 10 ilimizde yaşanan şiddetli depremin ardından ülkece yaşadığımız şoku hâlâ atlatabilmiş değiliz.
Bu yüzden başımıza nasıl büyük felaket geldiğini tahayyül bile edemiyoruz.
Aynı noktada peşi sıra gelen 8 büyüklüğüne yakın sarsıntıların birbirinden bağımsız olması gibi deprem literatüründe benzeri olmayan bir afetle karşı karşıyayız.
Alanında uzman yabancı bilim adamlarının "dünyanın en büyük deprem felaketlerinden" demeleri boşuna değil.
Depremin Türkiye'yi 3 metre yerinden oynattığını söyleyen İtalyan sismolog Carlo Doglioni olağanüstü durumu şöyle tarif ediyor:
"Sarsıntının en az üç metrelik bir yer değiştirmeyle 150 kilometre boyunca etkin olduğunu biliyoruz. Her şey sadece birkaç saniye içinde oldu ve 7.8- 7.9 büyüklüğündeki bu depremin civara yayılmasına sebep oldu."
İtalyan bilim adamı "sıradışı" depremler sonrası tehlikenin ve bilinmezliğin devam ettiği konusunda da uyarıyor:
"Bir kayma hareketinden bahsediyoruz, fay düzlemi dikeydir. Bu nedenle deprem sırasında, blokların yatay olarak yer değiştirdiği gözlemlenmiştir. Birbirine göre bağımlı bir şekilde hareket eden iki fay sınırı. Başka bir deyişle, sanki Türkiye güneybatıya, Arabistan kuzeydoğuya kaymış gibi. Alarm verilmemiş olması, fay hattındaki hareketliliğin yeniden canlandırılamayacağı anlamına gelmez."
Evet, pek çok ülkenin yüzölçümünden daha fazla bir alana yayılmış, 13 milyondan fazla insanı etkileyen bir kâbustayız. İşimiz çok zor.
Şimdi bize, mecazen değil gerçek anlamda da deprem devam ederken lazım olan sımsıkı kenetlenmek.
Tüm enerjimizle bugün kritik üçüncü gününe giren arama kurtarma çalışmalarına odaklanmak.
Ve tabii ki depremden kurtulan milyonlarca insanların tedavi, su, yiyecek ve barınma gibi asgari ihtiyaçlarının karşılanması için çalışmak.
Artık elimizden ne geliyorsa.
Tıpkı söylenerek, yakınarak, sosyal medyada hiç de zamanı olmayan ağız dalaşlarına girerek organizasyonu zorlaştırmak yerine kan merkezlerinde, yardım toplama noktalarında kuyruklar oluşturan milyonların yaptığı gibi.
Merak etmeyin, eksikleri, bürokrasideki organizasyon hatalarını, geriye dönük suçları, günahları konuşmak için nasılsa zamanımız olacak.
***
ORDU SAHADA GÜVEN VERİR
Ordu niçin sahaya inmiyor eleştirilerini Milli Savunma Bakanlığı kaynaklarına sordum.
"Valiliklerin ve kriz merkezinin tüm taleplerine anında yanıt veriyoruz. 9 bin Mehmetçik de sahada" diyorlar.
Yalnızca arama kurtarma faaliyetlerinde değil hastane, yemek, nakliye, taşıma vb. konularda da üstlerine düşeni yaptıklarını ayrıntılarıyla anlatıyorlar.
Ordumuzun elinden geleni fazlasıyla yaptığından şüphemiz yok.
Ancak yine sahada daha görünür olmalılar.
Sokaktaki varlıklarının bile, çoluk çocuk dışarıda geceleyen acılı insanlara güvende olduklarını hissettireceğine, yalnızlıklarını alacağına emin olabilirler.
***
VATANDAŞIN ÖNERİLERİ...
Depremle ilgili herkes gibi bana da yığınla mesaj geliyor. Önümüzdeki günlerde, içlerinden sürecin daha hızlı ve etkin yönetilmesi için faydalı olacağını düşündüğüm önerileri yetkililerle paylaşmaya devam edeceğim.
"Denizli'de faaliyet gösteren bir işadamıyım. Deprem bölgesine göndermek istediğim yardımlar için AFAD'la organize olmakta güçlük çekiyoruz. Yardımları kabul etmek için öne sürdükleri şartlar süreci yavaşlatıyor. Yardım organizasyonu için Kızılay daha fazla öne çıkmalı."
"İnsanların telefonda usulen sorulan 'nasılsın' sorusuna 'iyiyim' demeye bile utandığı bir zamandan geçerken "Çimento hisselerinde yükseliş haberleri" bizi kahrediyor. SPK, Borsa'yı kapatmalı. İşlem yapmak istemeyen milyonlarca namuslu insanı korumalı."