Faruk Bildirici geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı alkışlayan gazeteciler tartışmasını görmezden gelmeyi yeğlediğimi yazmış. Beni tutarsızlıkla suçlamış.
Kaçıranlar için mevzuyu, videosunu izlediğim görüntüler üzerinden hatırlatayım:
Cumhurbaşkanı geçen günkü bir basın toplantısında AK Parti'nin altyapı ve savunma sanayiindeki icraatını anlatıyor... Sözlerinin sonunda salondaki AK Partililer, Erdoğan'ı alkışlıyorlar... Cumhurbaşkanı da "Basın mensuplarımız da hiç alkışlamıyorlar ha" diyor. Gülüyor ve "Yanlış iş mi yaptık?" diyerek salondaki gazetecilere takılıyor. İzlediğim kayıtlarda çok ayrıntılı göstermiyor ama sonrasında bazı gazetecilerin Cumhurbaşkanı'nı alkışladığı görülüyor.
Yazısından anladığım kadarıyla, Bildirici'nin yorum yapmamamı bilinçli bir tercih olarak yaftalamasının sebebi ise 2010 yılına ait, o dönem yandaş-candaş medya tartışmasını başlatan bir haberim.
Zira CHP'nin meşhur 2010 kurultayında genel başkan seçilen Kemal Kılıçdaroğlu'nu masaların, sandalyelerin üzerine çıkarak alkışlayan Hürriyet yazarlarını ifşa edince ortalık epey karışmıştı.
Zamanın ebedi Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi iddialarımı reddetti ve beni aforoz etti. Ama kısa bir süre sonra CHP milletvekili adayı olarak itirafını imzaladı.
Ekşi'ye göre daha dobra bir isim olan Tufan Türenç ise "Masaya çıktıysam çıktım, ne olmuş" diyerek olan biteni doğruladı.
Mesele bu.
***
Öncelikle, Bildirici'nin söylediği gibi olayı görmezden gelmedim. Sadece önemsemedim.
Zira salondaki muhabir meslektaşlarımız, ülkenin Cumhurbaşkanı'nın kendilerine takılmasına alkışla reaksiyon gösteriyorlar, o kadar.
Olayın, Bildirici'nin bahsettiği 2010 yılında resmini çektiğim medya destekli CHP operasyonuyla uzaktan yakından ilgisi yok. Haliyle Bildirici'nin "Altınok, Ekşi ve Türenç için kullandığı ağır sözcükleri Erdoğan'ı alkışlayan gazetecilere uygun görmedi" diyerek beni tutarsızlıkla suçlaması tek kelimeyle komik. Anakronizmin de dibi.
***
Bu arada Faruk Bey arada kaynayıp gitmesin...
Baykal'a kaset komplosunun ardından ombudsmanı olduğunuz Hürriyet'in ve tüm yayın grubunuzun, komplo sonrası şekillenen yeni yönetime alkışın çok ötesinde verdiği desteğe dair tutumunuz neydi?
Derinlikli bir siyasi analiz beklemiyorum elbette. Elinizde herkesin gazeteciliğini tarttığınız terazi var ya, hiç olmazsa mesleki değerlendirmenizi merak ediyorum.
"Yandaşlığın bu kadarı olmaz" dediniz mi mesela?
Öyle "Çok çalışacağız", "Hedefimiz yüzde 40" manşetlerini sindirip de bugün torununuz yaşındaki meslektaşlarınızın ülkenin Cumhurbaşkanı'nın esprisi karşısında alkışını hazmedemiyor olamazsınız değil mi?
Zira bu tutarsızlık değil artık ayıp olur değil mi?