"Bunlara PCR testi değil zekâ testi lazım" diye ağzını bozan Sözcü'nün Yozdili, "Aşılarım tam, maskeliyim, mesafeliyim ama korona oldum. Neyse ki hafif geçiyor, tedbirlere uyalım" diyen Uğur abisine bir gönderme mi yapıyor, bilmiyorum...
Ama bugünlerde korona medyasında "Bu ne pişkinlik" dedirten sert tornistanlar gözleniyor...
Sadece, Yozdil'in muadili Faltaylı gibi bu son sınavda da üzerlerine düşen provokatörlüğü layıkıyla yerine getiren tescillilerden bahsetmiyorum...
Sağlık Bakanlığı'nın ve Tıbbi Milli Güvenlik Kurulu'nun pandemi politikalarına yönelik eleştirilerimizi, "Oyunbozanlık yapıyorlar, hedefleri Erdoğan" diyerek "ilgililere" şikâyet eden kimi amigo yazarlar da hafiften sorgulamaya başladılar...
Tıpkı, dönemin Başbakanı Davutoğlu'nu eleştiriyorum diye "fitne yaptığımı, Erdoğan'ı hedef aldığımı" söyleyen, bugünse Davutoğlu'na küfretme sırasına giren parti trolleri gibi...
Baksanıza, pandeminin önde gideni Ahmet Hakan bile fikir değiştirmiş... "Artık kapanma lafı falan duymak" istemiyormuş beyefendi.
Daha durun...
"Orada bitmeden dünyada pandemi bitmez" diye işaret ettiğim ABD'nin Yüksek Mahkemesi Başkan, Biden'ın aşı ve PCR zorlamasını içeren girişimlerini "anayasaya aykırı" buldu.
Aşı tartışmalarının başından beri sorduğumuz basit bilimsel ve mantıki sorulara en tepeden, DSÖ'den de yanıtlar gelmeye başladı...
Örgüt özetle, "Sürekli mutasyona uğrayan virüse karşı aşılar ne yapsın..." diyor.
İsrail'deki Sheba Hastanesi tarafından yapılan çalışma da "çok sık aşı olmanın bağışıklık sisteminin mücadele yeteneğini zayıflatabileceğini" ortaya koyuyor.
Dün de İngiltere artan vaka sayısına rağmen maske ve aşı pasaportu uygulamalarını kaldırarak izolasyon tedbirlerinin alayını çöpe attı.
Bakın görün, ilerleyen günlerde daha ne U dönüşlerine şahit olacağız...
Ama yok öyle bir "pardon bile" demeden yola devam etmek.
Öyle ya, iki yıllık pandemi tedbirlerinin ekonomik, psikolojik, toplumsal faturasını kim bilir daha kaç yıl ödeyeceğiz?
Bir bedeli olmalı değil mi?
Merak etmeyin, el birliğiyle açık hava hapishanesine çevirdikleri dünyada hayatlarımızdan çalanların medyadaki erketeleri için de "hatırlatma dozlarım" düzenli aralıklarla devam edecek.
***
28 YILLIK HEKİMİN İSYANI
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, Prof. Dr. Serhat Fındık, Op. Dr. Bilgehan Bilge gibi pandemide mahalle baskısına aldırmadan doğru bildiklerini dile getiren hekimlerimizden biri de Dr. Özcan Yücel'di.
Geçenlerde şöyle yazmış:
"28 yıllık hekimim. Aşı bir insanı hastalıktan korur ya da koruyamaz. Hastalıktan koruyamayan ama ağır hastalıktan koruyan aşıyı daha yeni duyduk. Örneği yok. Dahası bu saçmalığa inanan on binlerce hekim var. Çağımıza uygun tipik 'post truth' (hakikat ötesi) durumu."
İçinde bulunduğumuz küresel kolektif delilik daha iyi özetlenemezdi.
***
BU NASIL ARKADAŞLIK ARKADAŞ?
"Hrant'ın arkadaşıyız" diyenler, yıllardır davada ortaya çıkan net delillerin işaret ettiği FETÖ'yü ısrarla görmezden geliyorlar...
Dink'in katledilişinin bu yılki anmalarında da artık adı belli olan faile dair en ufak bir gönderme yoktu.
Yine "Faşizme inat..." diye slogan atıp "muğlak adreslere" lanet okudular...
Ya da FETÖ'nün cinayeti üzerine yıkmak istediği "olağan şüphelilere" yüklendiler...
FETÖ'ye "hukuki bir ihtimal" olarak bile toz konduramamalarının sebebini gerçekten çok merak ediyorum.
Bir de tabii ki... Sevgili Hrant'ın son günlerinde çevresini saran "parazitlerden" kaçını arkadaşı sandığını?
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz