Geçtiğimiz Mart ayında, Sağlık Bakanlığı'nın vaka sayılarının azlığı nedeniyle "Mavi bayrak" verdiği Güney Doğu illerimize gidip gazete için bir yazı dizisi hazırlamıştım.
Çünkü Bilim Kurulu'na göre bu başarıda, Güneydoğu halkının Korona tedbirlerine kırmızıya boyanan diğer bölgelere göre fazla uyması etkili olmuştu. Ama bu tez benim kafama yatmıyordu.
Bir hafta boyunca sahada bu iddianın doğruluk payını araştırdım.
Ulaştığım sonuçlar netti.
Söylenilenin aksine, bizler İstanbul gibi büyük şehirlerde hayatı durdurup evlere tıkılmışken, onlar pandemi süresince sosyal ilişkilerine, taziyelerine, düğünlerine, temiz havadaki yaşamlarına hiç ara vermemişlerdi.
İzolasyon tedbirleri kimsenin umurunda değildi. Sadece biraz da OHAL deneyiminden kalma bir refleksle "devletle" başları belaya girmesin diye uyuyormuş gibi yapıyorlardı.
Bu sayede de Türkiye'nin diğer bölgelerine göre virüsle daha önce karşılaşmış ve diğer illerde vakalar tırmanırken onlar dalgayı geride bıraktıkları için hasta sayıları düşüşe geçmişti.
Kısacası yazı dizisinin Şanlıurfa kısmına attığım başlıktaki gibi, "Bölgede sürü bağışıklığı çalışmıştı."
Bölge bugünlerde yine gündemde.
Çünkü Güneydoğu illerimizde vaka sayıları yine Türkiye ortalamasının çok çok altında.
Ama Bakanlığın haritalarında mavi yerine bu kez nedense kırmızı ile gösteriliyorlar.
Belli ki sebebi bölgedeki aşılama oranın Türkiye'nin çok gerisinde olması.
Örneğin en az aşılanan ilimiz Urfa'da vaka sayısı yüz binde 77.
En çok aşılanan Ordu da ise vaka sayısı yüz binde 470.
Dünyadaki aşı vaka istatistikleri de farklı değil.
Yine "aşı karşıtı" diyecekler ama...
Ortaya çıkan tablodan anladığımız kadarıyla, biz bu aşıları hızla hasta olmak ve birbirimize bulaştırmak için oluyorsak, o zaman aşı olmayanlara hastalanıp bize bulaştıracaklar diye niye kızıyoruz?
Sormayalım mı?
***
50+1 OLMASA MUHALEFETİN İŞİ DAHA ZOR
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Külliye'de görüştüğü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "50+1'in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1'i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık" dediğini anlatıyor.
Cumhurbaşkanlığından her hangi bir tepki gelmiş değil.
Ancak Cumhurbaşkanı gerçekten böyle düşünüyorsa da şaşılacak bir şey yok. Neticede muhalefetin anketlerinde bile AK Parti hala açık ara ülkenin en çok oy alan partisi. 50+1 şartı olmazsa zaten iktidarı rahat rahat alıyor.
Ne var ki muhalefetin 50+1 karşıtlığını iktidar perspektifiyle izah etmek mümkün görünmüyor.
Zira bugün beş benzemez parti bir araya gelip Erdoğan'ın oylarına yaklaşabilmişlerse, bu Millet ittifakı sayesindedir. Diğer bir deyişle 50+1 sınırının dayattığı koşullar, ortam nedeniyle.
Siz söyleyin, 50+1 tek şart ve hedef olmasa, İyi Partili milliyetçi bir seçmeni, Akşener'in tabiriyle söylersek PKK'nın uzantısı olan HDP ile bir seçim ittifakına nasıl ikna edebilirdiniz?