Korona yalnızca Türkiye'de yok. Ama dünyada en sert izolasyon tedbirlerini uygulayan ülke biziz.
Ama yetmiyor.
Üyeleri kimdir, necidir, ne kadar yetkindir bilmediğimiz ve hayatımızı yönetsinler diye oy verdiğimizi hatırlamadığımız bir takım kurullar her sabah yeni bir yasak daha tavsiye ediyor...
Ardından, pandemide korkudan reyting devşirme alışkanlığı depreşen korona medyası destekliyor...
Terörle mücadele operasyonlarına bile mırın kırın eden muhalefetse ilk kez "Türkiye'nin bekası için yasaklara yetmez ama evet" diyor!
17 Günlük kapanmanın bitmesine saatler kala da kaşıkla verdikleri özgürlüklerimizden kepçeyle tırtıklamayı ihmal etmediler.
Bakanlar Kurulu henüz toplanmadı ama dün gazetelerden ve bazı valilerin Twitter hesaplarından öğrendiğimiz kadarıyla;
Ucu açık "kademeli normalleşme" döneminde, hakkı olmasına rağmen Kovid-19 aşısı olmayan 65 yaş ve üzeri vatandaşlar, hafta içi sadece 10.00-14.00 arasında sokağa çıkabileceklermiş.
Aşı yalnızca olan kişinin hastalığı hafif atlatmasını sağlıyorsa, virüsü başkalarına bulaştırmayı önlemiyorsa bu kararın bilimsel dayanağı ne?
Ömürlerinin sonbaharındaki insanların hayatla bağlarını kesmek ve gündelik hayattan izole etmek gibi ciddi bir tavsiyenin gerekçesi "belki işe yarar" olabilir mi?
Evrensel ve anayasal hakların salgın gibi olağanüstü durumlarla askıya alınması için daha sağlam bilimsel delillere ihtiyaç yok mu?
Sayın Cumhurbaşkanım, uzun bir süredir dillendirdiğimiz bu ve benzeri sorulara muhataplarından doyurucu bir yanıt alamıyoruz.
Ama cevabın peşine düşenler yalnızca gazetecilik refleksiyle hareket eden bizler değiliz.
Her gün vatandaşlar "Cumhurbaşkanımız sizin sesinizi duyar" diyerek faydasına, mantığına ikna olmadıkları tedbirlere dair şikayetlerini bizlere iletiyorlar. Omzumuza ağır bir sorumluluk yüklüyorlar.
Anlam veremedikleri bu gidişata "Ancak Erdoğan dur der" diyorlar.
Elçiye zeval olmaz.
***
HDP'YE HANGİ BAKANLIK EN ÇOK YAKIŞIR?
CHP'li Dursun Çiçek, son zamanlarda muhalefet yandaşı gazeteciler tarafından sıkça dile getirilen bir projeyi televizyonda açıkça anlattı.
Millet İttifakı'nın seçimi kazanması halinde HDP'ye bazı bakanlıklar verilebileceğini söyledi.
Peki niye bakanlık? Neden HDP'ye de Millet İttifakı'nın öz evlatları İyi Parti ve Saadet Partisi gibi Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı falan verilmiyormuş dersiniz?
Bunun cevabını da HDP'liler versin.
Onlar düşünürken gelin biz HDP'ye hangi Bakanlığın daha çok yakışacağını bulamaya çalışalım.
Hayır Milli Savunma, İçişleri Bakanlığı, Adalet ya da Milli Eğitim... diye espri yapmayın lütfen. "Seçmenin bu kadarını da yemeyeceğini" CHP'liler de kabul ediyor.
Dursun Beyin, "iyi niyetle aranırsa içlerinde mutlaka teröre bulaşmamış bir iki isim bulanabilir" diye hatırlaması da bu yüzden zaten.
Hayır, Hazine de olmaz... O makam Ali Babacan'a ayrılmış durumda.
Dışişleri mi?
Gerçi Kılıçdaroğlu Dışişleri bakanlığı dönemindeki performansını "çapsız" diye özetlemişti ama önemi yok... Davutoğlu ne güne duruyor?
Duyduğuma göre Demirtaş'ın gönlünden Kültür Bakanlığı geçiyormuş... Saz çalıyor, öykü yazıyor, resim yapıyor ya.
Turizmi de ayırıp sırtını YPG'ye dayayan Figen Yüksekdağ'a verdiniz mi, Türk solunun gönlü tamamdır.
Gelecek sezona kalmaz Çeşmeyi Bodrum'u hendek truizmine açarlar.
***
SERGEN UÇUŞA GEÇTİ
Kupa Beşiktaş'a gitti. Takımlarına gönül vermiş tüm taraftarları kutlarım. Zira mücadeleden hiç kopmadan söke söke aldılar.
Futboldaki yeteneğini çalıştırdığı takıma da aktarmayı başarıp ilk büyük atışında 12'den vuran Sergen Yalçın'ı ise ayrıca tebrik etmek gerekiyor.
Umarım bu büyük başarının ardından sempatikliğini, neşesini, samimiyetini hiç kaybetmeden kariyerine devam eder.
Zira futbolda da kasıntı tiplerden hepimize gına geldi.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz