Pandemi sürecinin korku figürlerinden olan Prof. Dr. Mehmet Ceyhan geçen gece ekranda yakınıyordu.
Tıp eğitimi bile almamış insanlara laf anlatmaya çalışıyormuş, çok bunalmış.
Ne kadar cefakârsınız, çok sağ olun da anlattıklarınızın tıpla alakasını kurmakta zorlanıyoruz hocam.
Zira ağzını açınca tıptan, bilimden değil bir güvenlik bürokratı gibi asayiş tedbirlerinden bahsediyorsunuz.
Sokağa çıkma yasaklarının süresinden giriyorsunuz... Tedbirlerin işlevini sorgulayan benim gibi gazetecilerin vatan hainliğinden çıkıyorsunuz.
Dolayısıyla ister ıkının ister sıkının, evrensel temel hak ve özgürlüklerimiz üzerinde fütursuzca tasarrufta bulunulmasını tavsiye ettiğiniz sürece itirazlarımızı duymaya da devam edeceksiniz.
Nasıl olsa katıldığınız programlarda size soru sorarken "Ellerinizden öperim hocam" diye keyfinizi hoş tutmayı ihmal etmeyen tonla meslektaşımız var.
Bu arada 3 haftalık kapanmayı da beğenmemişsiniz. Bu daha tam kapanma değil diyormuşsunuz...
Anlaşılan çoluk çocuk günlerce daracık evlere kapatılan insancıkların, hava almak için pencereyi açtıklarında saçlarının telinin görünmesini bile "bilimsel bir günah" olarak görüyorsunuz.
O halde "seküler müritlerinize" önce siz örnek olun.
Şöyle bir tam kapanın... Hatta yüz yüze konuşmak, şarkı söylemek de "bulaş" riskini artıyormuş ya, bir süre ağzınızı da açmayın...
Söz adınızı ağzımızı almayız, soru sorup asabınızı bozmayız.
***
GEL DE İŞKİLLENME
Kulaklarıma inanamadım, Kemal Kılıçdaroğlu dün "Erdoğan doğru olanı yaptı" diyordu...
Bir tek şaşıran ben miyim?
CHP'li siyasilerin, hükümetin 3 haftalık tam kapanma kararını desteklemesi sizi de işkillendirmiyor mu?
Zira Meclis kürsüsünde açıkça, "Bu hükümet dünyanın en doğru işini yapsa bile karşı çıkarız, bizim işimiz bu kardeşim" diyerek muhalefet misyonlarını açık eden bir gelenekten bahsediyoruz.
Peki ne oldu da Kılıçdaroğlu'ndan İmamoğlu'na, Tunç Soyer'den Canan Kaftancıoğlu'na kadar ne kadar muhalif varsa tam kapanma konusunda iktidarla aynı çizgiye geldiler?
Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ve kapanma kararını sürmanşetten "eleştirmeden" gören Sözcü gazetesine bile bir haller oldu.
Yıllardır, terör, dış politika, ulusal çıkarlar, darbe gibi hayati meselelerdeki tavırlarından ötürü bazı konuları olsun siyaset üstü görme basireti gösteremeyeceklerini de biliyoruz değil mi?
Kafanız hiç karışmasın.
Çünkü bu "aklıselim" kokulu yalancı baharın çok sürmeyeceğine emin olabilirsiniz.
Günlerdir bir an önce 3 haftalık kapanma gelmeli diye iktidarı sıkıştıranların, yüreklendirenlerin, vatandaş öldü bitti diye ortalığı ayağa kaldırdıklarını görmek için çok beklemeyeceğiz.
***
KOMŞU KOMŞUNUN KÜLÜNE MUHTAÇ, ZABITALIĞINA DEĞİL
Olan oldu. Başa gelen çekilir.
Tabii ki bu, kapanma süreciyle ilgili gözümüze çarpan mantıksızlıkları, hataları konuşmayacağız anlamına gelmiyor.
Örneğin, basında tam kapanma sürecinde uyulacak İçişleri Bakanlığı genelgesinde site ve apartman yöneticilerine binadan çıkanları uyarma yetkisi verildiğini okuyoruz.
Devletin eğitiminden geçen "profesyonellerin", polisin, askerin, bekçinin bile vatandaşla nasıl diyalog kurulacağını bilmediklerine dair tonla örneğe şahit oluyoruz. Sivillere yetki dağıtırken kırk ölçüp bir biçmemiz gerekmez mi?
Birbirinin külüne muhtaç olan insanların, 17 gün alt alta üst üste evlerine kapanacak komşuların arasına hiyerarşi sokmayın.
Vatandaşı zabıtalığa teşvik etmeyin.
Yetkililerden bu düzenlemeyi gözden geçirmelerini talep ediyoruz.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz