Pandemi süresince yaratılan ve etkilerini uzun süre atlatamayacağımız korku ikliminde azımsamayacak payı olan medyamızın hedefinde bu kez çocuklar ve velileri var.
Okulların açılma takvimi netleşiyor ya... Korona basınımız "özel korku" haberlerine yüklenmiş durumda.
Özel dediğime bakmayın...
Uzman konuklarının ağzından "Okullarda çocuklara paylaşmama dersi verilmeli" türünden dehşet önerilerin sıralandığı haberler işte.
Bilimsel çalışmalar bağışıklık sistemi büyüklere göre daha güçlü olan çocukların pandemi sürecinde avantajlı olduğunu ortaya koyuyor. Henüz çocukların aşılamasına izin veren devlet de yok.
Ama bizim basının araştırıp bulduğu hekimlerin hepsi de daha okullar açılmadan aşılanmandan bahsediyorlar.
Boru değil, aeresol fizikçilerinin (en son bu alanın babası sayılan Alman Dr. Gerhard Scheuch) işlevsiz olduğunu defalarca kanıtladıkları maske de çocuklara şartmış.
Koca koca insanların bile, ağzında, cebinde, çantasında temiz tutamadığı o mikrop yuvası maskelerin küçücük çocuklar elinde nasıl büyük bir tehlikeye dönüşeceğini düşünebiliyor musunuz?
Allah aşkına çocukları rahat bırakın.
Temel eğitimin amacı da çocuklara bilgi yüklemek değil. Çocuğun kimseyle temas etmeden öğreneceğini öğrenip eve dönmesi hedeflenmiyor.
Öncelikle umulan fayda, çocukların iletişim ve sosyalleşme becerilerin oturması, gelişmesi.
Aynı binada oldukları halde çocukları birbirinden izole edecek, uzaklaştıracak, arkadaşını tehdit, korku unsuru olarak görmesine yol açacak bir pratik yarardan çok zarar getirir.
Uzmanlar da, ileri yaşlardakilerde Alzheimer riskini arttırdığını söyledikleri izolasyonun daha şimdiden çocuklarda iletişim problemlerine neden olduğunu söylüyorlar. İlk öğretimdeki izolasyon uygulamalarının, narsist kişilik bozukluğu gibi pek çok arızanın kapsını aralayacağı konusunda uyarılar yapıyorlar.
Ömrümüzden koskoca bir yıl kaybettik, normalleşiyoruz derken bir nesli kaybetmeyelim.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
UNİCEF UYARIYOR
BM Uluslararası Çocuklara Acil Yardım Fonu (UNİCEF) verilerine göre okulların kapatılmasıyla eve kapatılan çocukların sayısı 320 milyon. Bu sayı dünya çapında okul çağındaki beş çocuktan biri anlamına geliyor.
Okulların koronavirüs yayılma hızını artırdığına dair hiçbir kanıt bulunmadığını söyleyen UNICEF'in eğitimden sorumlu direktörü Robert Jenkins, "Buna rağmen hükümetlerin okulların kapatılması önlemine son değil, ilk çare olarak başvurduklarını görüyoruz. Bu, alarm verici bir eğilim" diyor. (DW)
Okulların açık tutulmasının avantajlarının, kapatılmasına göre çok daha ağır bastığına işaret eden Jenkins, okulların kapatılmasının öğrenmeye çok olumsuz etkileri bulunduğunu, ayrıca çocukların ruhsal ve bedensel durumlarının da olumsuz etkilendiğini hatırlatıyor.
Bilim kurullarımıza duyrulur.
***
TAKSAM TESİRİ YOK, TAKMASAM POLİS RAZI DEĞİL
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, pandemi sürecinde korku değil umut veren, mahalle baskısına aldırmadan asli hekimlik görevini yerine getiren isimlerden.
Sağ olsun, izolasyon sürecinde ekranların kapatıldığı Canan Karatay'ın yokluğunu aratmıyor.
Dün de renkli Twitter hesabından, bırakın işlevselliğini, pek çok durumda zararlı olduğu kanıtlandığı halde sokakta, sahilde, ormanda bile mecburi olan maskeyi tek cümleyle özetliyordu:
Taksam tesiri yok, takmasam polis razı değil.
***
HER CHP'Lİ BİR GÜN 15 DAKİKALIĞINA MİLLİ GÖRÜŞÇÜ OLUR MU?
Hayır. "Herkes bir gün 15 dakikalığına meşhur olacak" kehaneti tutan Andy Warhol'u anmayacağız.
Konumuz, 28 Şubat darbesiyle devrilen Erbakan'ın 10. ölüm yıl dönümünü dolayısıyla Ankara'da düzenlenen anma etkinliği. Konuyu buraya getiren de ben değilim zaten. Kemal Kılıçdaroğlu'nun bile aralarında bulunduğu seçkin konuklarını selamlarken "Bugün herkes Milli Görüşçü olmuş" diyen Temel Karamollaoğlu'nun ta kendisi.