Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün yine formundaydı. İl başkanları toplantısında enerjik, coşkulu ve net mesajlar içeren bir konuşma yaptı. Geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalarla gündemin ana maddeleri haline gelen iki konu üzerine kafalardaki soru işaretlerini giderdi.
Birincisi, Cumhurbaşkanı'nın hukuk ve ekonomi reformuyla ilgili sözleri üzerine başlayan tartışmaydı.
Erdoğan, Selahattin Demirtaş'ın salıverilmesi arzusunu açıklayan Bülent Arınç'ın ismini vermedi. Ancak Arınç'ın kimilerince iktidara mal edilmeye çalışılan çıkışıyla uzaktan yakından ilişkilerinin olamayacağını açıkça ortaya koydu.
Hukuk reformu gündeminin, ünlü mahkûmlara af tartışmasına indirgenmesine izin vermeyeceklerinin altını çizdi. Reform perspektifinin, mağdurların haklarını ihlal edecek bir çizgide asla olmayacağının garantisini verdi.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Cumhurbaşkanı'nın bu net tavrı üzerine dün sosyal medyada, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Arınç'ın istifa etmesi gerektiği yönünde yoğun bir talep vardı.
Peşinen söyleyeyim, kendilerine katılmıyorum!
Bülent Arınç yerinde kalmalı. Zira her defasında kamuoyunun tepkisini çeken talepleri sahiplenerek
farkında olmadan tartışmalı konularda netleşme sağlıyor.
Hem, Bülent Bey'in pişman olmadan önce savunmak için cübbe giymeye niyet ettiği
malum çevrelerin öncelikli hedeflerini öğrenmiş oluyoruz.
Ayrıca ajitasyonla kafası karıştırılan insanlar, otomatikman
Arınç'ın işaret ettiği istikametin tersine yönelerek yollarını buluyorlar. Tıpkı
Arınç'ın medyadaki muadillerinin uyanıklıklarını kerteriz alıp tersine doğru yürüdükleri gibi.
Ben de gündemdeki tartışmalara dair aldığım tavırdan emin olmak için çoğu zaman böyle yapıyorum. Bir burjuva olarak ölmeyi arzuladığını söyleyen ancak şimdiden medyanın Arınç'ına dönüşen
Ertuğrul Özkök'ler ne diyorsa tersini yapıyorum.
Şöyle bir geriye gidip düşünüyorum da... Bu yöntemin çalışmadığı tek bir gündem bile hatırlamıyorum.
***
Gelelim Cumhurbaşkanı'nın konuşmasında dikkatimi çeken ikinci vurguya...
Erdoğan'ın hukuk ve ekonomi reformunu ilişkilendirdiği Avrupa Birliği perspektifiyle ilgili sözleri de yine bir "eksen" tartışması yaratmıştı.
Kimileri bu sözlerin Türkiye'nin Batı ile çıkarlarının çeliştiği noktalardaki (
Doğu Akdeniz, Libya, Suriye) ileri adımlardan taviz anlamına geldiğini iddia etti.
Kimileriyse Türkiye'nin AB ile ilişkilerini düzeltmesi için, Gezi çadırlarına asılan ültimatomlardan hallice şartlar sıraladı. Mahkemeler falancayı salsın, faizler şöyle olsun vs.
Bu
aşırı yorumlarla estirilen dalgada sörf yapmaya kalkan CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz gibi, düşüp geçmiş
kariyerini sakatlayanlar bile oldu. "Kapalı Maraş'ın
açılmasına karşı olduklarını" açıklayan eski büyükelçilerimizden
Çeviköz, Batı'ya
taahhütte bulunmayı
da ihmal etmedi. Brüksel'in, Biden'lı ABD'nin
işi ehline yani kendilerine vermeleri halinde S-400'leri sökeceklerinin garantisini verdi.
Cumhurbaşkanı dünkü konuşmasında, Türkiye'nin
ihtilaf yaratan bölgesel iddialarının altını kalınca çizerek Avrupa güzergâhının teslimiyet yolu olmadığını açıkça ortaya koydu.
Yine eşeğe oynayanları hüsrana uğrattı.